Bugün hepimiz okulluyuz...

A -
A +

Doğrusunu isterseniz, hem orta öğretim hem de yüksek öğretim kurumlarında okuyan çocuğu bulunanlar neredeyse hiç tatil yapmadılar. 2002-2003 öğretim yılı 13 Haziran'da sona erdi ama, hemen iki gün sonra yani 15 Haziran'da ÖSS, ondan bir müddet sonra özel okullara giriş sınavı, parasız yatılı sınavı vs. derken, bu sınavların sonuçları ile yatıp kalkanlar bir baktılar ki, yeni öğretim yılı gelip çatmış! Evet, bugün hepimiz okulluyuz... 13 milyon 650 bin öğrenci (Yunanistan'ın tüm nüfusu 11 milyon beş yüz bin!) ders başı yapacak. Veliler de hemen arkasında veya yanı başında seferber olacak... Kimi kitap defter için, kimi kılık kıyafet için, kimileri de servis veya barınma yeri (yurt-pansiyon vs.) için ter dökecek, para ve zaman harcayacak. Kimisi ana-baba olarak, kimisi dede-nine olara, kimisi amca-dayı, hala-teyze olarak, yani bütün Türkiye öğrenci yakını olacak. Böylece okul meselesinin tartışılmadığı bir ev söz konusu olmayacak. Diyelim k, bütün bu şartlar altında okul meselesinden uzak kalan kişi veya kişiler mevcutsa bile, yine de bir tarafından etkilenecekler. Mesela büyük şehirlerdeki trafik keşmekeşi dolayısıyla! Ama bütün sıkıntılara rağmen okul dönemi yine de sevinçle karşılanır. Çarşı Pazar hareketleneceği için. Ama esas olarak çocuklarımız yeni bilgi ve becerilerle donanacağı için. Sonuçta ülke kalkınması yolunda bir adım daha atılabilmiş olacağı için. Eğitim ve öğretimin faydalarını burada uzun uzadıya anlatacak değilim. Zaten herkes meselenin farkında olduğu için bu kadar fedakarlığa katlanıyor. Ama ülke olarak eğitim durumumuzu programlayan resmi eğitim politikamızın, sivil toplum bilinci seviyesinden uzak bulunduğunu, bu sebeple de, küresel ölçekte eğitim seviyemizin pek de iç açıcı olmadığını belirtmek zorundayız. Okuma becerisi yönünden, 34 ülke arasında ancak 28. olabilen ve Bulgaristan'ın bile gerisine düşen Türkiye, öğrenci sayısının bu ülkenin neredeyse iki katına yaklaşmasıyla öğünse de, bu kendi kendisini kandırmak olur. 1990 yılında, eğitime ayrılan bütçe, genel bütçeye oranla yüzde 13.6 mertebesinde iken, yıllar içinde gerileye gerileye 2003 senesi bütçesinde, yüzde 6.9'a kadar düşmüştür. Şimdi anlıyor musunuz, ülkemizin Bulgaristan'ın gerisine niçin düştüğünü? Matematik eğitimi alanında Tunus'un da gerisinde kaldığımızı unutmayalım! Ve "Türk öğün, çalış güven..." sloganını ona göre atalım... Evet, bugün okullar açılıyor. Milli Eğitimin yüz bin öğretmen açığı var. Bunların 17 bini İngilizce, 10 bini sınıf öğretmeni. Teknik eğitimde öğretmen açığı da on bine yaklaşıyor. Derslik açığı da yaklaşık yüz otuz bin. Bu sebeple birleştirilmiş sınıf uygulaması özellikle kırsal bölgelerde çok yaygın. Halen 17 bin 682 okulda birleştirilmiş sınıf uygulaması yapılıyor. 6 bin 243 okulda, tam beş sınıf birden aynı sınıfta ve tek öğretmenle eğitim görüyor. Bendeniz de altmışlı yıllarda böyle bir okulda, (yani 110 kişiden müteşekkil beş sınıfın tek öğretmen tarafından okutulduğu) eğitim gördüm. Aradan geçen kırk yıla yakın zamanda değişen çok fazla şey yok demek ki!... Avrupa'da eğitime başlama yaşı ortalama 4-5'e inmişken, bizde hâlâ tam olarak altıya bile inemedi. Ama yine de karamsar olmayalım. Doğru ve akıllı politikalar uygulayabilirsek, bir gün biz de Avrupa standartlarını yakalarız. Yeni eğitim ve öğretim yılında herkese başarılar diliyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.