Bayram değil, seyran değil; seçim niye?!.

A -
A +

Her vesile ile söylüyoruz; Burası Türkiye... Burada kriz çıkmazsa olmaz! En basit meselede bile gerilim doğmazsa bazıları rahat edemez. Önemli törenlerde, anlamlı yıldönümlerinde, bayramda seyranda yapılacak bütün törensel konuşmalarda illa ki bir kriz çıkmalı. Kriz çıkmalı ki, bazıları onun üzerinden bir şeyler kotarabilmeli. Yoksa açıkta kalıverir adamcağızlar. Onlar normal ortamda aradıklarını bulamazlar: Avlanabilmeleri için suların bulanması lazım... Evet, reklamda da söylendiği gibi burası Türkiye, yok öyle!.. Burada gerilimsiz siyaset tat vermiyor. Baksanıza CHP Grup Başkanvekili Özyürek YÖK yöneticilerine nasıl taktik veriyor; "YÖK tasarısı konusunda hükümetle sakın uzlaşmayın!.." Bravo doğrusu. Hani demokrasi uzlaşma rejimi idi? Neyse konuyu daha fazla deşersek yazı başlığa aykırı olacak. Onun için asıl konumuza dönelim... Aylardan beri ülkenin hükümet merkezinde ilginç dedikodular dolaşıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bir şekilde böldürüleceği, eğer bu olmazsa seçimlerin kısmen iptali ile, baraj altında kalan DYP'ye bir şekilde Meclis'te orta boy bir grup kurdurulacağı, bu da olmazsa seçimlerin yenilenmesi için gerekli ortamın hazırlanacağı... Dikkat ediniz daha ortada bir mahkeme kararı yokken, sinsi planlarla ilgili bu dedikodular yayılmaya başladı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazıyla birlikte dedikodu ve tartışmalar da hız kazandı. Şimdilerde emekli olan Başsavcı Kanadoğlu, DEHAP'ın seçimlere girmesine önce itiraz ediyor. Ardından onun yerine bakan vekili adı geçen partinin seçimlere katılmasında bir beis olmadığını bildiren ayrı bir yazıyı YSK'ya gönderiyor. Seçimlerin yapılmasından sonra bu defa Kanadoğlu itirazda bulunuyor... Şimdi yerel mahkemenin verdiği kararla ilgili temyiz davası görüşülüyor Yargıtay'da. Ama gelin görün ki, Yargıtay'ın kararı beklenmeksizin ayrı bir süreç başlatıldı, yani seçimlerin kısmi veya tümden iptali kesinleşmiş gibi bir hava yayılıyor. Hatta bu konuda Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Tufan Algan'ı devre dışı bırakmak için bile komlo kuruldu. Güya Algan diyesiymiş ki, seçimler iptal olursa kaos doğar... Böyle bir muhayyel beyanat üzerine kıdamli başyazar Oktay Ekşi bile yorum yaptı ve demeye getirdi ki, hükümetin işine yarayacak böyle bir eğilim içinde bulunması Algan'a yakışmaz! Andıç olayında kandırıldığını itiraf etmek zorunda kalan Ekşi, neyse ki, bu defa daha ihtiyatlı bir ifade kullandı. (Ekşi'nin yazısında dikkat çeken bir başka husus da, ilk defa 1946 seçimlerinin şaibeli olmasından bahsetmesiydi. Malumunuz 46 seçimlerinde gizli oy açık tasnif usulü uygulanmıştı da!..) Oysa YSK Başkanı'nın bu türden bir beyanı yoktu. Daha doğrusu seçimin iptali gibi bir husus kendi gündemlerinde yoktu. Çünkü bu yönde kendilerine vaki bir müracaat yoktu. Çünkü henüz Yargıtay'daki dava sona erip bir karara bağlanmamıştı!.. Bu konuda aculluk yapanlar 11 Eylül tarihini "deadline" ilan ettiler ama, yüksek mahkeme DEHAP avukatlarına ek savunma süresi verince hesapları yine karıştı. Şimdi 29 Eylül tarihi bekleniyor. Ama yine kararın renginin ne olacağı belli olmadan, sanki kesin olarak onaylanacakmış gibi kendilerinden emin şekilde konuşuyorlar. Halbuki yerel mahkemelerden gelen kararların yüzde doksan sekizinin bozulduğu bir ortamda bu kadar kendinden emin olmamaları gerekir. Acaba bizim bilmediğimiz başka şeyleri mi biliyorlar?!.. O kadar "derin" bilgimiz olmadığından neyi bildiklerini bilemiyoruz. Yoksa bayram değil, seyran değil... Bu seçim işi de nereden çıktı, sorusuna cevap bulmak mümkün değil. Ama işin içinde başka işler varsa o başka. Her neyse taze bir seçim daha iyi gelebilir. Belki bazı krizleri temelli sona erdirebilir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.