Irak politikalarının dünü bugünü

A -
A +

Belki "Ma'lumu i'lam-Bilineni bildirmek, duyurmak..." gibi olacak ama, bazen bilinen şeylerin tekrar edilmesinde de büyük faydalar vardır. Hafızalar tazelenir, unutulmuş olan ayrıntılar hatırlanır vs. İşte bu yüzden, biz de çoğu kimse tarafından iyi bilinen, konuya uzak olanların da tahmin edebileceği önemli bir gerçeği burada tekrarlayacağız: Dış politika, sadece hükümetlere bağlı bir konu değildir. Devletin bütün kurumlarını ilzam eder. Dolayısıyla dış siyasetle ilgili kararlar yalnızca hükümetler tarafından oluşturulmadığı gibi, günü birlik şekilde de değiştirilmez, değiştirilemez... Zira bu kararlar alınırken, nasıl kılı kırk yarmak gerekiyorsa, bunların bütününden meydana gelen dış politika veya eski tabiriyle harici siyaset öyle uydum kalabalığa bugünden yarına farklı kulvarlara taşınamaz. Dış siyasetin icra tarzı olan diplomaside, bu görevi yürütenler nasıl kırk defa düşünüp bir lafı söylüyorlarsa, devletler de, dışa dönük siyasetlerinde istikamet çizerken belki seksen kere düşünüp taşınmak, verilecek bir kararın neye mal olacağını yüzseksen kere hesaplamak durumundadır. Hal böyle iken, neden çoğu kere, sanki iç siyaset gibi dış politikada da sık sık değişiklik yaşanıyormuş gibi bir hava yayılır? Son örnekten hareket edersek, Irak konusunda medya özellikle AKP iktidarını hedef alarak, yapılan acemiliklerden, yanlışlıklardan, aceleciliklerden, vaktinden önce Türkiye'yi sorumluluk altına sokmaktan vs. vs. bahsedildi... Acaba hakikaten durum böyle miydi? Bir süreden beri aynı gruba ait iki büyük gazetede Irak meselesi çerçevesinde, Türk-Amerikan münasebetlerinin perde arkasından kesitler sunuluyor. Hatta bu sunumda, uygulamaya girme şansını yakalayamamış gizli anlaşma metni bile dün yayınlandı. Dikkatlerden kaçmaması gereken önemli bir nokta var. Irakla ilgili olarak ilk önemli sözler, taahhütler 57. hükümet zamanında ve bizzat Başbakan Bülent Ecevit'in direktifleriyle verilmiş!.. Yazı dizisinde verilen bilgilere göre, daha önceki yıllarda kurduğu iki hükümet zamanında, çeşitli konulardan dolayı Amerika ile anlaşmazlığa düşen ve iktidardan düşmesini de ABD ile olan zıtlaşmalarına bağlayan Ecevit, bu defa da aynı sıkıntıya düşmemek için bu ülkeye karşı daha esnek bir politika gütme ihtiyacından olacak, gelen taleplere karşı çok fazla zorluk çıkarmadan olumlu yaklaşımlarda bulunmuş... Burası gerçekten önemli. Çünkü bugün suçlanan AK Parti iktidarı, kendisinden önce verilmiş olan dış politik kararlar çerçevesinde Irak meselesini yürütmek durumunda kalmış. Daha önce verilmiş olan "devlet sözü"nü yok sayıp biz yeni hükümetiz, eskisinin kararı bizi bağlamaz diyemeyeceğine göre, mevcut ilişkiler üzerinden yürümek durumundaydı. Ama bakıyoruz işin iç yüzünü bilenler veya bilmek durumunda olanlar bile, bu gerçekleri görmezden gelip, sanki her şey 3 Kasımdan sonra başlamış gibi konuşup yazıyorlar. Oysa, çok fazla zaman geçmeden gerçekler bir bir ortaya dökülüyor. Ve bazı şeyler belki daha iyi anlaşılıyor; Önceki dönemlerde yazılı kaidelere bağlanmadığı için ispatlanamayan veya karşılığı alınamayan hususlar gözönüne alınarak, herşeyin zabtu rapt altında olması için titiz bir müzakere biçimi yürütülmüştür. Sadece gün ışığına sızan bir kısım bilgiler dahi, Türkiye'nin hayli dikkatli hareket ettiğini ortaya koyuyor. Öyleyse haksızlık etmemek lazım. Sayın Ecevit yaşlıydı, tecrübeliydi, milliyetçiydi, üstelik Devlet Bahçeli gibi biri ile hükümete ortaktı vs... makyajı ile bir şeyleri ters yüz etmek doğru değildir. Dış politikada hükümetlerin dirayeti yanında, küresel dengeler, bölgesel şartlar, devletin içte ve dıştaki gücü gibi pek çok faktör, başarının yakalanmasında başlıca rol oynar. Sadece kişisel becerilerle öyle büyük kazanımlar elde etmek hayaldir. Daha doğrusu bu işin tabiatı gereği, kişiler ve hükümetler, dış politik süreçte ancak belli oranlarda etkili olabilir. Olayın bütününde, yukarıda da belirttiğimiz gibi maddi ve manevi gücüyle bizatihi devlet vardır. Devlet sadece hükümetten ibaret olmadığına göre, dış politika sorumluluğunu yalnızca başbakan veya dışişleri bakanına yıkmak en basit gerçekleri bile gözardı etmektir. Bile bile bunu niye yaparlar acaba?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.