Resepsiyon ifşaatı...

A -
A +

Türkiye enteresan bir memleket vesselam... Hangi devlet yetkilisinin ağzı açılsa, devlet yönetme ciddiyetinden dem vurur. Ama uygulamalara baktığınız vakit tam tersi durumun hüküm sürdüğünü derhal görürsünüz! Mesela en ciddi konuların ayaküstü verilen demeçlerle izah edilme anlayışı. Ve demeç gazeteciliğini bir türlü aşamayan medyanın tahrik ve teşvikleriyle kendisine uzanan her mikrofon veya ses kayıt cihazına konuşma iştiyakı... Haftanın yedi günü ve günün de neredeyse 24 saatini toplantılarla geçiren sayın yetkili ve etkili zevatın birbirleriyle ancak medya aracılığı ile iletişim kurabilmesi pek kolay izah edilebilecek bir durum değil! Düşünebiliyor musunuz, Türkiye'nin güvenliğini hayati derecede alakadar eden bir devletlerarası anlaşmanın muhtevasından, devletin en önemli kurumlarından birinin haberdar olmadığı bir resepsiyon vesilesiyle ve ayaküstü verilen beyanatla ortaya çıkıyor. Ki, bu önemli kurum yani Türk Silahlı Kuvvetleri ülke güvenliğinden birinci derecede sorumlu!.. Devletin güvenlik konularının en üst seviyede tartışılıp konuşulduğu Milli Güvenlik Kurulu, her ay muntazaman toplanıp saatler boyu güvenlik meseleleri müzakere edildiği halde, Türkiye-ABD münasebetlerinin merkezinde yer alan bir konu nasıl olur da gündem dışı kalabilir? Eğer Kuzey Irak'a girme konusunda bu ülke ile olan diyalog ve şartlar konuşulmadı ise ne konuşuldu? Devlet büyüklerimiz kusura bakmasın ama, bendeniz bu nazik vaziyeti anlamakta çok zorlanıyorum. Benim ve benim gibi sade vatandaşların anlaması önemli değil diyebiliriz bir yerde. Ama bu açıklamalara bakıp, Türkiye'ye ve yönetim anlayışına not veren yabancı devlet görevlileri için aynı şeyi düşünemeyiz... Onlar Türkiye'yi nasıl ve ne kadar anlıyor acaba? Öyle ya, kol kırılır yen içinde, bizim yoğurt yiyişimiz böyle, demek mümkün mü? TBMM'nin açılış resepsiyonuna iştirak eden yabancı misyon temsilcileri, bu vesile ile haberdar oldular ki, anlaşma metninden askerî makamların haberi yok! Bizim anlayamadığımız durumu onlar nasıl değerlendirir acaba? Ben bu müşkül durumu emekli büyükelçi Yalım Eralp'in kıvrak zekasıyla bulduğu çözüme bağlamaktan başka çare bulamadım... Eralp diyor ki: "Sayın Genelkurmay Başkanı, uyum yasalarına uygunluk olması bakımından, (Yani askerlerin siyasi işlere karışmadığını göstermek açısından) böyle bir beyanda bulunmuştur..." Bunu böyle kabul etmek işimize gelir. Ama herkes böyle mi düşünür acaba? Başbakana göre ise iletişim kopukluğu var. Nasıl bir iletişim kopukluğu? Medyanın konuyu ele alma biçiminden mi? Yani yanlış sorulan soruya verilen cevabın yanlış anlaşılmasından mı, yoksa taraflar arasında bilgi akışının düzenli ve hızlı işlememesinden mi? Her iki şekilde de anlaşılmaya müsait... Görüyorsunuz, önemli konuların ayaküstü ele alınması nelere yol açıyor... Her önemli törende veya resepsiyonda verilen bir demeç, günlerce, haftalarca tartışılıyor. Üstelik yanlış istikametlerde... Acaba ne zaman demeç gazeteciliğinden vazgeçeceğiz? Veya yetkililerimiz ne zaman önemli meseleleri, ayaküstü değil de, yerli yerine oturtarak, devlet geleneğine göre anlatmayı bir prensip haline getirecek? Sizler ne düşünürsünüz bilmemem ama, ben ülke meselelerinde, tarafların birbirleriyle konuşmak yerine, karşılıklı şikayet veya jurnalleme yoluna başvurmalarını yadırgıyorum!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.