İki kongre, iki durum

A -
A +

Dün Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin kongreleri yapıldı. Kongrelerle ilgili faaliyetler büyük ölçüde televizyon kanallarından yayınlandı. Dolayısıyla bilinen ve duyulanları fazlaca tekrar etmeden, bu köşede sadece önemli bazı noktalara dikkat çekmekle yetineceğiz... AK Parti'nin kongresi daha çok bir şölen havasında geçti. Nitekim Erdoğan aynen şöyle dedi: "Bu salonda sadece bir kongre yapmıyoruz, bir düğün bir şölen, bir kutlama yapıyoruz..." Hakikaten ASKİ salonunun hem içi hem dışı tam bir şölen havasında idi. Kalabalık o kadar çoktu ki, delegeler ve basın mensupları içeriye zar zor girdi. Bendeniz de, parti görevlilerinden birinin tanıması sayesinde salona girebildim! Bu küçük karışıklığın dışında AK Parti cenahında yaşanan bir olumsuzluk yoktu. İktidar partisi için en rahat, en coşkulu ve de birlik-bütünlüğün en zirvede olduğu bir kongre. Liderlik meselesi ve tartışmasının bulunmadığı AK Parti'de, kongreyi önemli hale getiren tek şey belki de, parti vitrininin değişecek olmasıdır. Bu satırların yazıldığı sırada henüz belli olmayan seçim sonuçlarında da bir sürpriz beklenmiyor. Genel Başkan Erdoğan'ın listesinin delinmeden sandıktan çıkması kesin gibi. Hal böyle olunca, kongre bir gövde gösterisi ve şov mahiyetini alıyor. Erdoğan da dün bunu yaptı. Son derece hamaset yüklü, ama bunun yanında derin mesajlar da taşıyan konuşmasında ileriye dönük önemli göstergeler vardı. İki kısa paragrafı aktaralım: "Hiç kimse, yaptıkları yolsuzlukların ortaya çıkmasını engellemek için rejim üzerinde bir tartışma çıkarmaya girişmesin... Buradan bir kere daha ilan ediyorum ki, milletin kanını emen bu oyunların son kullanma tarihi geçmiştir." Başbakan en çok alkışı, "Yağma Hasan'ın böreği bitmiştir..." dediğinde aldı. Ama ne yazık ki, ben Sayın Erdoğan kadar iyimser değilim. Ancak temennim odur ki, "yağma Hasan'ın böreği" bir gün gerçekten biter. Bitmelidir. Çünkü Türkiye'nin kalkınması birinci derecede yolsuzluk ve usulsüzlüklerin bitmesiyle mümkündür. Başbakanın şu sözleri gelecek açısından beni ümitlendirdi: "Asık suratlı ve hantal devlet gidecek, güler yüzlü ve iş bilir bir devlet gelecektir." "Devlet için millet" dayatması bitecek, "millet için devlet" anlayışı yerleşecektir. Bunu bir yere yazın, bu milletin dinamizmi ve canlılığı, mutlaka devlet mekanizmalarına da yansıtılacak, devlet milletin hızını kesen bir pranga olmaktan çıkarılacaktır." Sayın Erdoğan'ın isteği üzerine ben de bunları bir kere daha kayda geçirmiş oldum. Sonucunu bekleyeceğiz. *** MHP Kongresini mecburen yarına bırakmak durumundayım. Ama bugünden şunu ifade edeyim. MHP sıkıntılı olmasına rağmen, şu saate kadar rahatsız edici bir olay cereyan etmedi. Hem parti hem de ülkedeki siyasi olgunluk açısından bu durum sevindirici. Devlet Bahçeli divan başkanlığına kendi adayı olan Ömer İzgi'yi seçtirerek teşkilat üzerindeki gücünü ortaya koymuş oldu. Ancak konuşmasında yine klasik siyaset anlayışına sarıldığını görüyoruz. Şöyle dedi Sayın Bahçeli: "İktidar koltuğuna sarılmak için her yolu mubah gören AKP kadroları şimdi de Mehmetçiği paralı asker gibi ABD kuvvetlerine koruma olarak verecektir..." Ben şahsen Sayın Bahçeli'den, hükümete yüklenmek yerine daha çok özeleştiri yapmasını bekliyordum. Kongre yazılarına yarın devam edeceğiz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.