Patlama neyin nesi?

A -
A +

Türk askerinin Irak'a gitmesi ile ilgili tartışmaların başlangıcından bu yana, sözle yürütülen tehdit ve şantajlar, son günlerde eyleme dönüşmüş bulunuyor. Önce Irak'a mal götüren Türk kamyon şoförlerine yönelik saldırılar ve nihayet dün Türkiye'nin Bağdat Büyükelçiliği önünde sahneye konan intihar eylemi ile mesele belli bir noktaya tırmandırılmış oldu... Bu günden sonra da benzer saldırıların gerçekleştirilmek isteneceği açıktır. Nitekim, Türk resmi makamları daha önce yaptıkları açıklamalarda bu ihtimallerin göz önünde bulundurulduğunu belirtmişlerdi. Bundan aylarca önce, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, asker göndermenin tabii olarak belli bir risk içerdiğini açıklamıştı. Türkiye işte bu yüzden, Irak'a asker göndermeden önce, uzunca bir zamandır risk analizleri yapıyor. Halen de çalışmalar devam ediyor. Önceki gün Genelkurmay Başkanlığının basını bilgilendirme çerçevesinde yaptığı açıklamaların hemen ardından meydana gelen bu patlamanın, asker gönderme konusunda ülke içinde devam eden tartışmaları alevlendireceği açıktır. Onun için dünkü patlamanın, kamuoyunda uyandırdığı heyecandan uzak, soğukkanlılıkla değerlendirilmesi gerekiyor. Yani dünkü patlama, acaba Genelkurmayın "Saldırı olursa gerekli cevabı veririz..." restine karşı erken gelen bir tepki mi? Yoksa işin içinde başka işler mi var? Olayın intihar eylemi olması tek başına, bunun Iraklı unsurlardan kaynaklandığını ispata yeter mi? Türkiye'nin Irak'a asker göndermesini istemeyen, sadece bu ülkedeki Kürt gruplar değil elbet... Irak'ın dışında, hatta bütünüyle Arap ülkelerinin dışında, Türkiye'nin Irak'ta etkin rol oynamasını istemeyen devletler, uluslararası şebekeler, kuruluşlar kimsenin meçhulü değil. Daha önce de bu köşede yazdığımız gibi, Türk askerine yönelebilecek muhtemel saldırılara kaynaklık edecek çeşitli odaklar söz konusu. Hatta bize göre provokatif eylemler en çok böyle yerlerden uç verebilir. İşgal altındaki Irak'ta inisiyatif almak için kıyasıya bir rekabet içine giren istihbarat şebekelerinin, bu ülkede direniş gösteren örgütleri yönlendirmenin yanında, tamamen kendi kontrollerinde olan unsurlarla eylem koymaya çalıştıkları inkar edilebilir mi? İşte bu sebepledir ki, Türk kamyon şoförlerine yapılan saldırılar da dahil, bütün olayların esas kaynağının hangi güç merkezleri veya odaklar olabileceğini doğru tespit etmek, yapılan risk analizinin gerçekliği bakımından birinci şarttır. Eğer işgale karşı başlatılan direnişle, Irak'ı daha da karıştırarak bölünmesini kolaylaştırmak veya doğacak kaostan rant elde etmek isteyen güçlerin eylemlerini birbiriyle karıştırırsak büyük yanlışlara düşebiliriz. Bağdat elçiliğimiz önünde dün meydana gelen olayın hemen ardından yapılan bazı yorumlar, hâlâ daha kimilerinin meseleye tek yönlü baktığını ortaya koydu. Irak'a asker göndermek bir devlet politikasıdır. Elbette bir veya birkaç eylemle bu politika istikamet değiştirecek değildir. Ortalığı toz dumana katmanın bir manası yoktur. "Biz zaten söylemiştik..." kabilinden böbürlenmelerin de yeri değil. Irak Türkiye'nin güvenliğini hayati derecede ilgilendiren bir konudur. Şartlar ne olursa olsun bigane kalınamaz. Ülkemiz yıllarca, Irak topraklarında üstlenen terör örgütlerinin saldırılarına maruz kaldı. Asker gönderme meselesi olmadan da tehdit söz konusu idi. Kısacası, oradaki yılanın bize dokunmaması mümkün değildir. Önemli olan o yılana karşı doğru tedbiri almaktır. O halde bir kere daha düşünelim; dünkü saldırı kimin veya kimlerin işine gelir?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.