Vah Azerbaycan vah!

A -
A +

Tarihi boyunca yüzü bir türlü gülmeyen Azerbaycan... Yeraltı zenginlikleri sebebiyle her zaman emperyalist güçlerin hedefi ve oyun sahası olan ve bu yüzden de halkı hep ezilen talihsiz Azerbaycan. Önceki gün Bakü'dek Azadlık Meydanı'nda, sopalarla acımasızca kemikleri kırılan Azeri kardeşlerimizin yürekler acısı halini görünce, doğrusu bu meydanın "Azadlık" değil de sanki "Azaplık" diye isimlendirilmesi gerekir diye düşündüm. O ne acımasızlıktı öyle! Yediği dayaktan baygın düşmüş insanlara bile öylesine vurmak. Azerbaycan güvenlik güçleri, eğer Ermeni işgal ordusuna karşı bu kadar şiddet uygulayabilseydi, her halde şu sıralarda milyonlarca Karabağlı azeri hâlâ daha "kaçkın" olarak mülteci kamplarında iç karartan, yürek parçalayan şartlar altında yaşıyor olmazdı. Evet olmazdı! Bundan aylarca önce, Haydar Aliyev'in bitkisel hayata girdiği sırada, hukuk ve demokrasi ölçüleri içerisinde izahı olmayan yöntemlerle başbakanın istifa ettirilip yerine oğul İlham Aliyev'in getirildiği gün bütün bu faciaların yaşanacağı apaçık ortada idi. O günden beri muhalefet partileri, ülkede kanunsuzluğun hakim olduğunu bağırıp duruyorlar. Ancak ne yazık ki, seslerini kimseye duyuramadılar. Daha doğrusu, kimselerden doğru dürüst bir tepki alamadılar. Ve Azerbaycan "Establishment"i yani kurulu düzeni hükmünü icra etmekte hiçbir engelle karşılaşmadı. Ve ne yazık ki, ilerideki günlerde korkarım ki, bu kardeş ülkede çok daha can sıkıcı olaylar cereyan etme istidadında... 1990'lı yıllara girerken, dönemin Halk Cephesi Lideri, müteveffa Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey ve arkadaşlarının kararlı mücadeleleri ve uğruna gerçekten büyük fadakârlıklara katlandıkları vatanperverlikleri sayesinde, özgürlük rüzgarları Azerbaycan coğrafyasında esmeye başladı. Her ne kadar, bu dönemde Sovyet güdümündeki devlet başkanı Ayaz Muttalibov, bağımsız Azerbaycan'ın yolunu tıkamaya çalıştı ise de, özgürlük cephesi ağır bastı ve Muttalibov soluğu Moskova'da aldı. Sovyetler Birliği'nin dağılma sürecine girmesi, Azerbaycan'ın özgürleşmesini sağlayan en önemli faktör oldu. Ancak Sovyetler Birliği'nin tarih sahnesinden çekilmesi ile her şey bitmedi. Onun mirasçısı Rusya'nın desteği ile Ermenistan, Yukarı Karabağ problemini kardeş Azerbaycan'ın başına sardı. Henüz devletleşemeyen, düzenli-disiplinli ordusu bulunmayan Azerbaycan, özgürlüğünün tadını çıkaramadan kendisini bir kaos içinde buldu. Bir taraftan ermeni işgali, diğer yandan içerdeki bölünmüşlük ve başıboşluk Azerbaycan'ı parçalanmanın eşiğine getirmişti. Düşünün ki, dönemin başbakanı olan Suret Hüseyinov, Elçibey'e karşı Gence'de isyan başlatmıştı. Ve Azerbaycan, geçmişte olduğu gibi hanlıklara bölünmek üzere idi. Hatta birileri Talış-Mugan Cumhuriyetini ilan etmişti bile... Bu şartlarla başa çıkamayan ve zaten şahsi karizmasına rağmen, ne siyasi tecrübesi ne de ekibi bulunan Elçibey, yerini Haydar Aliyev'e bırakmak zorunda kaldı. Haydar Aliyev, kendisini Sovyetler Birliği Politbüro üyesi yapacak kadar olan siyasi birikimini iyi kullandı. İşgal altındaki Karabağ topraklarını kurtaramadı ama, içeride ülke bütünlüğünü muhafaza etmeyi bildi. Ve otoriter bir düzen kurdu. Ancak her otoriter düzenin ayrılmaz parçası olan nepotizmi de siyasi yapının temeli haline getirdi. Yani daha Türkçesiyle, bütün devlet imkanlarını, makamlarını kendi ailesine ve yakınlarına tahsis etti. Ülkenin zengin petrol kaynaklarını, uluslararası kartellerle anlaşarak yeniden işletmeye açtı. Bu vesile ile hem ABD hem de Rusya ile dengeli ilişkiler geliştirdi. Ancak Aliyev'in yaşı ve fiziki durumu elvermeyince, Hafız Esat'ın Suriye'de yaptığı gibi o da oğlunu adeta veliaht gibi ülkenin başına geçirdi. Ve böylece Can Azerbaycan yendien muhataralı bir döneme girdi. Evet, göstermelik seçimin sonucu çok önceden belli idi. Daha doğrusu bunun adına seçim demek de pek doğru değil. AGİT gözlemcilerinin raporu, sandık başlarında dönen dolapları çok çarpıcı bir şekilde uluslararası kamuoyuna duyurdu. Ama şu gün itibariyle İlham Aliyev iktidar koltuğunu elde etmiş durumda. Oradan ayrılmamak için de her yolu deneyeceği, Azadlık Meydanı'ndaki polis şiddetinden anlaşılıyor. Yalnız şunu ifade edelim ki, Haydar Alyev ile oğul Aliyev arasında yönetim becerisi açısından dağlar kadar fark var. Dolayısıyla "Establishment" ne kadar zorlarsa zorlasın Azerbaycan İlham Aliyev ile bir yere varamaz. Fakat olan yine Azerbaycan'a ve Azeri kardeşlerimize olacak. İktidar için mücadele ülkeyi Ermenistan'a karşı çok güçsüz düşürecek. Yazık, çok yazık!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.