Küçülsün küçülsün... iyice küçülsün!

A -
A +

Dünkü gazetelerin başlıkları farklı kelimelerden oluşuyordu ama, aynı manaya geliyordu. Türkiye Gazetesi "mini devlet" tanımlamasını uygun görmüştü. Diğerleri de, "Yepyeni Devlet, Ankara küçülüyor, Obez devlete diyet reçetesi... vs." başlıklar atmıştı. Dünkü manşetleri görür görmez aklıma hemen Besim Tibuk, nam-ı diğer "Asabı Bozuk Adam" geldi! Sahi LDP eski liderinin o ateşin konuşmalarını özler olduk. Hani her seferinde, bağıra bağıra birilerine duyurmaya çalışıyordu ya, "Biz iktidara gelince Ankara'yı kapatacağız!.." diye. İşte şimdi, Tibuk'un hayali yarım da olsa gerçekleşecek gibi. Kamu Yönetimi Temel kanun Tasarısı, ecinniler işe karışmadan, yani bu metin sulandırılıp orasından burasından delinmeden Meclis'ten geçerse, Ankara yüzde elli küçülecek... Küçülsün küçülsün, hem iyice küçülsün! Çünkü yıllar yılı, (uyusun da büyüsün...) diye palazlanmasına ses çıkarmadığımız, büyüdükçe büyüyüp, her tarafta kök salmasına hiç bir sınırlama getirmediğimiz bürokrasi, tıp diliyle obezite (yani aşırı şişmanlık, hastalık derecesinde ve tedaviye muhtaç derecede şişmanlık) hastalığına yakalandı. Biz vatandaşları da hasta etti. Obezite yakıştırması yakın zamanda, bürokrasinin başına yani Başbakanlık müsteşarlığına getirilen ve bu tasarının mimarı olan Prof. Dr. Ömer Dinçer'e ait. Gerçekten çok yerinde bir teşhis... İnşallah tedavisi de kısa zamanda gerçekleşir. Bürokrasinin ülkeye nasıl ayakbağı olduğunu anlatabilmek için ciltlerle kitap yazmak gerekir. Ahmet Hamdi Tanpınar yaşıyor olsaydı, herhalde "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" romanını yeni baştan yazmak zorunda kalırdı... Bugüne kadar bürokrasiden herkes şikayetçi oldu. Ama bürokrasinin ıslahı için kimse hemen pek bir şey yapmadı veya yapamadı. Bunun bir tek istisnası Rahmetli Özal'dır. Özal döneminde bürokrasiye önemli bir tırpan atıldı ve devlet işlerindeki lüzumsuz pek çok işlem ve ünvan ortadan kaldırıldı. Ama bu kesinlikle yeterli değildi tabii. Başbakan Erdoğan da bürokrasiden yakındı- yakınıyor. Hatta "Bürokratik bir oligarşi ile karşı karşıyayız" deyince de bazıları bundan fena halde alındılar. Şimdi yine alınanlar, karşı çıkanlar, YÖK gibi direnenler çıkacaktır. Nitekim dün Cumhuriyet Gazetesi yapılmak istenen reforma şaşı bakıyordu. Ve tasarıyı "devleti holdingleştirme çabası" olarak değerlendirip şöyle diyordu: "Türkiye'deki 1.5 milyon memurun çalışma koşulları bozuluyor..." Evet bazılarına göre bürokrasinin sürmesi lazım! Oysa bu tasarı ile, yıllardan beri söylenip de uygulamaya konulamayan, "kamu yönetiminin katılımcı, saydam, üretken ve hesap verebilir" hale getirilmesi esas alınıyor. Hantal merkezi yönetimin pek çok yetkisi, güçlü yerel yönetimlere devrediliyor. Düşünün ki, Türkiye'de 23 bin küsur denetim elemanı var, ama yolsuzluk ve usulsüzlüklerin haddi hesabı yok. Öyle ki, Türkiye bir yıl önce dünya sıralamasında 13 basamak birden zıplayıp zirvedeki üst sıralara yerleşiyor! Demek ki, kadro açmakla, eleman yığmakla işler yürümüyor. Hatta daha da karışabiliyor. Her şeyin Ankara'dan düşünülüp planlanmasıyla geldiğimiz nokta belli. Harcırah ve yolluklarla, yolsuzluklara giden katrilyonlar... Beri tarafta yıllardan beri ödenek yokluğundan başlatılamayan acil yatırımlar. İsmi üzerinde "Köy Hizmetleri"ne ayrılan bütçe 1.4 katrilyon lira, gelgelelim bu bütçenin yüzde 85'i personel maaşlarına, yüzde 15'i de diğer masraflara harcanıyor. Yatırım mafiş!.. Eeh, tam 225 bin çaycı, odacı ve hizmetçinin devletlulara hizmet verdiği bir ortamda, halk için ne kadar hizmet üretebilirsiniz?! Siz böylece ancak bürokrasiye hizmet verebilirsiniz, şekilde görüldüğü gibi. Peki ya devletteki araç ve lojman sayısı? Her bir makam ve mevki sahibine araba, şoför, bakım, onarım ıvır, zıvır... Neyse yarayı daha fazla kaşımaya gerek yok. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu çerçeve tasarı sulandırılmadan kanunlaştırılıp uygulaması da ciddi şekilde yürütülebilirse, AK Parti iktidarı seçmenine verdiği "Değişim" sözünü gerçek manada yerine getirmiş olacaktır. Onun için, Devlet silbaştan yapılanmalı, Ankara küçülmeli. Hem de acilen!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.