Derin projeye dikkat!..

A -
A +

Bir süreden beri toplumun hassasiyetlerini kaşıyan "Derin bir proje" uygulamaya konulmuş bulunuyor... 28 Şubat Sürecini çağrıştıran ve ortamı olabildiğince gererek bunun üzerinden bir şeyler devşirmeye dönük bu "gerilim ve tahrik projesi"ne karşı çok dikkatli ve uyanık bulunmak gerekiyor. 28 Şubat'ın startı, Demirel'in koordinasyonu tahtında, meşhur MGK toplantısında verilmişti. Bu toplantının öncesinde başlayan ve sonrasında adeta bütün toplumun gündemini dolduracak şekilde pompalanan, Aczmendiler, Fadime Şahinler, Kalkancılar vs. ile ortam istenen kıvama getirilerek, planlanan dayatmalar hayata geçirilmeye çalışılmıştı. Bu defa da Sezer'in garip davetiye yöntemiyle işaret verilmiş gibi gözüküyor... Önceki gün Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı'nın ortaya koyduğu uygulama ile de sürecin tırmandırılmak istendiği açıkça anlaşılıyor. Hukuk tahsili yapmış ve bir müddet avukatlık görevi de ifa etmiş bir kişi olarak hiç tereddütsüz ifade edebilirim ki, 4. Daire Başkanı Fadıl İnan'ın, sırf başı örtülü olduğu için bir kadın sanığı savunma hakkından mahrum bırakmaya kalkışması, hiçbir şekilde hukuka ve yasalara dayanan yargısal ve meşru bir hareket değildir. Tamamen keyfi, sübjektif ve bana göre uygulanmak istenen projenin bir adımı olarak sergilenen bir davranıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ne anayasasında, ne de kanunlarında Fadıl inan'ın anladığı ve uyguladığı manada bir "Kamusal Alan" kavramı yoktur. Kaldı ki, kamusal alan hukuktan ziyade siyaset bilimine ait bir kavramdır. Zaten, İnan'ın da bunu kavrayamadığının en açık delili, "Mayolu biri gelse dinleyecek miydik?" şeklinde kendisini savunmaya çalışmasıdır. Başörtüsü ile mayoyu aynı konseptte değerlendirmek resmen ve alenen elmalarla armutları karıştırmaktır. Bunun Türkçe olarak başka izahı da yoktur. Fadıl İnan ve onun kararına katılan heyet, en temel insan haklarından biri olan "savunma hakkını" hiçbir meşru sebebe dayanmadan ihlal etmiştir. Bunun yanında, kişilerin ırk, din, dil, felsefi inanç ve siyasi düşüncesinden dolayı ayırıma tabi tutulmadan kanun önünde eşit olduğunu derpiş eden anayasanın 10. maddesini ve dolayısıyla TCK'nın ilgili maddelerini bariz şekilde çiğnemiştir. Bu tutum ve davranış, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığını da ciddi şekilde zedelemiştir. Yetkili merciler bu olay karşısında ne düşünürler bilemeyiz ama, bununla çok tehlikeli bir yola girilmiş bulunuluyor. O kadar tehlikeli bir yol ki, nereye varacağı belli değil!.. İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Adem Sözüer, çok yerinde bir mukayese ile, bu uygulamayı, kadını bir obje, bir eşya olarak telakki eden ve onu yakma kararları veren Engizisyon Mahkemesi uygulamalarına benzetti. Bu uygulamanın hukuk adına savunulacak bir yanı yok. Hiçbir mantıki izahı da yok. Bu olay konjonktürel bir davranış biçimidir. Temelinde, gerilim meydana getirmek ve toplumu derin görüş farklılıklarına ve sonuçta çatışmaya sürüklemek gibi çok tehlikeli bir saik yatmaktadır. Fadıl İnan'ın olayı ille de dinle bağlantılı hale getirmek için, "camiye başı örtülü girilir, mahkemeye başı açık..." şeklindeki tevili de konuyu çarpıtmaktan öte bir şey değil. Özetlemek gerekirse, kişilerin sıfatı ve görevi ne olursa olsun, hukuku hiçe saymak gibi bir imtiyazları yoktur. Hukuk hükümlerini doğru şekilde uygulamak ve adaleti sağlamak durumundaki yargıçlar, eğer bizzat hak ve hukuk ihlalinde bulunurlarsa vay halimize! Özgürlük ve demokrasiyi geliştirelim derken, tam tersine en temel haklarımızı kaybetme durumuna düşersek, öncelikle AB hayal olur... Çünkü Kopenhag Kriterlerinin birinci maddesi insan hakları ve özgürlüklerin korunması, ikinci maddesi de demokrasinin geliştirilmesidir. Peki savunma hakkının verilmediği, yahut kullandırılmadığı bir yerde bu kavramların anlamı olabilir mi? 4. Ceza Dairesinin bu uygulaması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden Türkiye'nin yeni bir mahkumiyeti olarak dönecektir. Daha önceki yüzlerce dava gibi!.. Her şeye rağmen biz Türkiye'de hakimler olduğuna inanıyoruz. Ve onların haklarımızın gasbına ve ihlaline karşı dimdik duracağını ümit ediyoruz. Konjonktüre göre hareket edenleri de vicdanları ile başbaşa bırakıyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.