Yersiz ve gereksiz bir polemik...

A -
A +

Türkiye ne yazık ki, zamanını ve enerjisini çoğu kere lüzumsuz tartışmalara, spekülasyonlara ayırarak güç kaybına uğruyor. Güç kaybına uğradıkça da, düşmanları onun üzerinden oyunlar geliştirmeye ve pişirmeye imkan bulabiliyor!.. Saldırılardan önceki haftalarda herkesin zihnini ve mesaisini işgal eden konulara bir bakınız... Bunların hangisi Türkiye'nin kalkınmasını, güvenliğini, esenliğini gerçekten ilgilendiren meseleler. Ama gelin görün ki, boş işlere yoğunlaşmayı bir marifet sayanlar, yahut bu oyunla amaçlarına ulaşanlar, konsantrasyonumuzu bozmayı becerdiler. Bu fırsatı kollayan düşmanlar da, tam sırasıdır deyip saldırıya geçtiler. Şimdi bir başka yanlışa düşmüş vaziyetteyiz. Ve ne gariptir ki, bu yanlış giderek tehlikeli bir zıtlaşmayı doğurmak üzere! Bir süreden beri, bazı basın mensupları İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ı özellikle hedef alan haber ve yorumlar yapıyor. Olaylar sebebiyle büyük gerilim ve stres içinde bulunan Cerrah, haber ve yorumların da sebep olduğu birikimle, önceki gün şehit polis memurlarının cenaze töreninde adeta patladı. Ve bize maksadını hayli aşan sözler söyledi. İkinci dalga saldırıların önlenememesinin adeta tek sorumlusu olarak medyaya yüklendi. Üstelik genelleme yapan bir uslüpla. Yani görevini dikkatli yapan basın mensuplarını ayırt etmeden... Bunun üzerine basın kuruluşlarından da, aynı yanlış üslupta ve de ortamı daha da gerecek şekilde açıklamalar geldi. Özetle, bir bu eksikti dedirtecek kadar lüzumsuz, yersiz ve kesinlikle zararlı bir tartışma doğdu. Bunun bir an evvel bitirilmesi gerekiyor. Teröre karşı birlik ve beraberlikten bahsedilirken Emniyet Teşkilatı ile medya kuruluşlarının karşı karşıya gelmeleri akıl kârı değildir. Sen haksızdın, ben haklıydım inatlaşması yerine, daha doğru olanı yapmak gerekiyor. Ülkenin güvenlik ve selameti için dayanışma ve iş birliği içine girmek. Birbirimizle didişmek ancak teröristlerin ve onların arkasındaki şer güçlerin ekmeğine yağ sürer. Her halde aklımızı peynir ekmekle yemedik!.. Emniyet Teşkilatının görevi ülkenin iç güvenliğini sağlamaktır. Bu faaliyetin en önemli bir kısmı, istihbarattır. Yani önceden haber almaktır. Zamanında elde edilen istihbarat, terör eylemlerini fiiliyata geçmeden önleyebilir. Medyanın görevi de haber vermek, yani kamuoyunu aydınlatmak ve bilgilendirmektir. Bu sahada emniyet makamları ile medya arasında sık sık kesişmelerin olması doğaldır. Ama her iki tarafın çalışmasını düzenleyen yasalardır. Dolayısıyla her iki taraf yasalar çerçevesinde hareket ettiği takdirde, pek fazla bir sıkıntı olmayacaktır. Elbette bu demek değildir ki, her şey güllük gülistanlık yürüyecektir. Ama ortaya çıkan yanlışlıklar, aksaklıklar, hatalar da, medeni ölçüler çerçevesinde düzeltilebilmelidir. Nitekim önceki gün medyanın üst düzey yöneticileri ile Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyeleri, teröre karşı ortak tavır geliştirmek ve mevcut ortamda basın mesleğine düşen görevlerin doğru şekilde ifası için mümkün mertebe mutabakat çizgilerini belirlemek için bir araya geldi. Ve bize göre son derece yararlı görüşler teati edildi. Somut sonuçlara ulaşabilmek için bir çalışma grubu da kuruldu. İleriki günlerde de medyanın bu istikamette çalışmaları devam edecek. Bilindiği gibi medyanın iki temel rolü var; Biri kamuoyunu aydınlatmak, bir diğeri de kamuoyu oluşturmak... Zira medyanın yaptığı yayınlarla toplumun belli yönelimlere girdiği tartışmasızdır. İşte bu noktada medyanın sorumluluğu bir kat daha artmaktadır. Geçmişte, sırf turizmi baltalamak için mesela, Sultanahmet veya Taksim Meydanında çöp tenekelerine konulan ses bombalarının, yahut orman yangınlarının dehşet verici haber gibi yayınlanması hepimizi üzmüştü. Oysa bu gibi haberler Batı basınında ancak tek sütun haber olur... Terör olayları karşısında da, toplumu daha fazla paniğe sürükleyecek tarzda habercilik kabul edilebilecek bir şey değildir. Medyanın şu ana kadar çok da iyi bir sınav veremediği ortadadır. Ama hataları telafi etmek mümkündür. Yeter ki, enerjimizi yanlış ve lüzumsuz tartışmalarla harcamayalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.