Bayramı idrak etmek...

A -
A +

Bugün bayram... Çok farklı, faziletli, diğer günlere nazaran daha kıymetli ve muhterem bir gün. Bugün ve yarın ve ertesi gün, diğer zamanlara göre insanlara farklı duygular yaşatan, sevinç, huzur ve barış yüklü günler. Dini bayramların toplumumuzda çağrıştırdığı değerler genel hatlarıyla böyle. Ancak kültürel ve sosyolojik değişmenin bu genel anlayışı hayli değişikliğe uğrattığını unutmayalım. Ramazan Bayramını klasik manada, mübarek bir ayın sonunda insanların ibadetleriyle kavuştuklarını umdukları yüksek mertebelerin sevincini kutlama ve paylaşma olarak idrak edenler yanında, "modern" anlamda yalnızca bir tatil fırsatı şeklinde değerlendirenler de var. Dolayısıyla, bayram günlerinde evinde oturup eş-dost ve akrabayı en güzel şekilde ağırlamak için kendisini hazırlayanlar... Veya büyüklerini ziyaret edip elini öpmek, gönüllerini hoş etmek; düşkünlerin, gariplerin, kimsesizlerin kapısını çalıp bir müddet için de olsa onların yalnızlığını gidermek, hayat şartlarının kendilerini sürüklediği elverişsiz ortamda onlara biraz olsun moral vermek için seferber olan ve bundan büyük manevi haz duyanlar, bayramı gerçek mahiyetiyle kavramış olup onu yaşamaya çalışan kesimlerdir. Bayramın barış iklimini, küskünlere, dargınlara, kırgınlara yayıp herkesi ve her kesimi mutlulukla buluşturmak isteyenlerdir. Bayramı bu yönüyle algılayanların sayısı her geçen sene biraz daha azalsa da, hem dini hassasiyetlerin, hem de, örf-adet ve gelenek ve göreneklerin şekillendirdiği toplumumuzda, bu müstesna günlerin hayatımıza kattığı neşe, heves ve huzur her bakımdan eşsizdir. Bir başka şeyin bu atmosferi yaşatması imkansızdır. Bayramları doyasıya yaşamak şüphesiz büyük saadettir. Fakat heyhat... İslam dünyasının içinde bulunduğu derin ve çaresiz sıkıntılar, bayramları bayram gibi yaşamamızı engelliyor. Kardeş ülkelerdeki dindaşlarımızın yaşadığı elem ve sıkıntılar elbette yüreğimizi burkuyor. Düşününüz ki, şu günlerde, dünyanın dört bir tarafında, işgal, zulüm, baskı, katliam, terör ve daha bilmem ne isim altında sürdürülen insanlık dışı muamelelere maruz kalan müslümanlar, yokuluğun, soğuğun, çaresizliğin ve merhametsizliğin pençesinde kıvranıyor. Bu günler ne kadar sürurla dolu olsa da onların dramını hatırlamamak, hissetmemek mümkün mü? Ve ülkemizde yaşanan felaketler... Mesela bir türlü yakamızı bırakmayan trafik canavarı! Acaba canavar olan bu trafik kavramı mı, yoksa direksiyon başında canavarlaşanlar mı? Ne kendi canını ne de başkasının hayatını düşünen canavarlar, yolları araba ve insan mezarlığına çeviren canavarlar. Her bayram ama her bayram, sevincimizi kursağımızda bırakmaya kararlı canavarlar!.. Ya bir de bayrama hazırlanırken, bilmem hangi örgütün kendi mensuplarını da intihar ettiren canice saldırılarıyla canından olan insanlar... Ve onların yüreklerine ateş düşmüş olan aileleri, yakınları, sevdikleri... Bayramda sevdikleriyle buluşup kucaklaşmayı umarken, herkesi acıya boğan ayrılığın "bomba gibi" ortalığa düşmesi, her şeyi, ama her şeyi tahrip etmesi... İşte bunlar ve bunlara benzer diğer durumlar, bayram sevincimizi ya unutturuyor, yahut buruk hale getiriyor... İnsanlara bu zulmü yapan saldırıların "dinsel" bir tarafı olabilir mi? Ama ne olursa olsun bayramın kıymetini bilmeliyiz. Bayramın gerçek mahiyetiyle yaşaması ve algılanması için gayret göstermeliyiz. Zira bu dünyada, "bayram"ın yerini dolduracak başka bir şey yoktur. Sapkınlara, zihin bozmak isteyen din düşmanlarına, bozgunculara ve de goygoyculara inat bayramı yaşamaya ve yaşatmaya çalışalım. Hepinizin bayramı mübarek olsun. Nice bayramlara!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.