Terör yansımaları ve toplum bilinci

A -
A +

İstanbul'da meydana gelen intihar saldırılarını gerçekleştirenlerin Türk vatandaşı çıkması ve bunların hep bir bölgeden hatta iddialara göre bir aşiretten olması son günlerde en fazla tartışılan husus... Bu arada İngiliz Polisinin de Bingöl'e giderek intihar saldırısı faillerinin aile çevrelerinde inceleme yapmak istediğini, ancak buna izin verilmediği de biliniyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın şu sözleri de çok manidar; "İntihar saldırısını yapanların Türk vatandaşı çıkması maalesef çok acı ve düşündürücü..." Evet, asıl üzerinde düşünmemiz gereken temel mesele bu olmalı. Ancak şimdiye kadar yazılıp çizilenlere baktığımızda, işin sansasyon tarafına ağırlık verildiğini, buna karşılık meselenin sosyolojik, psikolojik hatta ekonomik yönüne hemen hiç temas edilmediğini görüyoruz. Saldırıya karışanların bilmem kaç defa Afganistan, Pakistan veya Bosna-Hersek'e gittiğinin çetelesi veriliyor fakat, bu insanların nasıl kandırılıp teröre bulaştırıldığı, hangi saiklerle kendi canına da mal olacak eylemlere azmettirilebildiği pek fazla deşilmiyor. Oysa, yalan-yanlış ve eksik bilgilere dayandırılan yayınlarla, teröristlerin yanında neredeyse aile fertlerinin tamamı, hatta bütün bir bölge töhmet altına sokulacak şekilde bir kamuoyu oluşuyor!.. Acaba ilgili ve yetkililer bunun ne kadar farkında?! İngiliz Emniyeti Bingöl'e kadar gelip inceleme ihtiyacı hissediyor ama, nedense bizimkiler böyle bir şeye gerek duymuyor. Televizyonlarda terör yorumu yapan uzman sayısında patlama var, ancak mesele hep siyasi boyutlarıyla ele alınıyor. Peki nerede bizim sosyologlar, psikologlar, din adamları vs. Her televizyon kanalı bilim adamlarından müteşekkil konuşmacılarla, meselenin toplumsal boyutlarını ele alsa, fena mı olur? Yani bu insanların nasıl olup da, felakete sürüklenebildiğini her yönüyle irdeleseler ve toplumumuzun teröre karşı daha bilinçli hale gelmesine katkıda bulunsalar, bugünkü faydasız laf kalabalığından daha iyi olmaz mı? Türkiye'de terör uzun yıllar herkesi taciz ettiği halde, toplumda bir taban bulamadı. Yani, kısa süreli bir iki karışıklık dışında kitleler teröre bilerek ve isteyerek destek vermediler. Teröre yardım ve yataklık yapmakla suçlanan kişilerin de hangi şart ve mecburiyetler altında öyle davrandığı hiçbir zaman gerçekçi şekilde irdelenmedi. Bize göre en büyük eksiklik burada. Türkiye, devlet olarak kendisini hedef almış olan terörün analizini dörtbaşı mamur şekilde yapabilmiş olsaydı, belki de bugün farklı konuları tartışıyor olacaktık... Her vesile ile sorduğumuz soru şu: Neden ülkemiz bu kırılganlıktan kurtulamıyor? Niye bir-iki bomba veya intihar saldırı bizi bu çapta endişe ve kaygıya sevk ediyor? Bu kadar çabuk paniklemek yerine olayların mahiyetini ve sebeplerini bilimsel bir şekilde gün ışığına çıkarabilirsek, başkaları hesabına kendisini feda etme noktasına gelmeye meyyal insanları, çok geç olmadan engelleme imkanı doğar. Bu noktada Başbakanın dikkat çektiği ve utanç verici olarak değerlendirdiği husus hayati önem arz ediyor. Şu halde artık geçmişteki ihmal ve yanlışlıkları tekrarlamadan, ciddi şekilde terörü ve topluma olan yansımalarını ve tabii uzak yakın, küçük-büyük, doğrudan ve dolaylı bütün sebeplerini masaya yatırmak şart. Aksi halde hep dizimizi dövmek ve hayıflanmak durumunda kalırız. İnsanlarımız da hep kafa karışıklığı yaşadığı için de, kendisini nasıl koruyacağını kararlaştıramaz. Bu böyle devam etmemeli. Devlet, kaynağı ve türü ne olursa olsun artık teröre tam ve doğru bir teşhis koymalı ve topluma da anlatmalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.