UEFACİA mı, yoksa?..

A -
A +

Batı"nın iki yüzlü davranışlarına karşı, sadece tepki vermek geleneksel bir "şark" anlayışı... Her zaman ve her seferinde, akıl-mantık, plan-program ve strateji yerine, duyguları ön plana çıkarmak, son dakika telefonlarından medet ummak, sonuç alamayınca da, popülist söylemlere başvurmak!.. Şarkın "aksiyoner" olmak gibi bir gayretinin bulunmadığını, "reaksiyoner"likle, yani sadece tepki vermekle yetindiğini tesbit eden Batı da, rahat rahat plan ve programlarını uygulama ve işleri istediği gibi "dizayn" edip sonuç alma yolunda herhangi bir zorlukla karşılaşmıyor. Zira "tepkisel" formattaki bir iki çıkışın da, saman alevi türünden çabucak sönüverecek ayaküstü birkaç demeçten öteye geçmediğini artık ezberlemiş durumda. Onun için Batı ve her alandaki kurumları şark hakkında her türlü karar ve eylemi gayet rahat bir şekilde hayata geçirebiliyorlar. UEFA'nın son kararına da bu açıdan bakmak gerekiyor. Bazıları, spor ile ilgili bir meseleyi klasik ŞARK-GARP didişmesini çağrıştıran bir üslupla ele almanın yanlış olduğunu düşünebilir. Böyle düşünenlere, küresel rekabette sporun artık siyaset ve ekonomi ile ayrılmaz bir bütünlük arzettiğini, tarafsızlık, objektiflik ve siyaset dışılık gibi kavramların sadece lafta kaldığını hatırlatmakla yetinelim. Ve hemen soralım, eğer Türkiye yerine İtalya veya İngiltere olsaydı UEFA bu kadar kolay karar verir miydi, verebilir miydi? İtiraz seslerini duyar gibiyim; (11 Eylül'den sonra Dünya Güreş Şampiyonası ABD'den başka yere aktarıldı...) diyenler olacaktır. Ancak hem olayların boyutunu (Bin yılın terör eylemi diye nitelendirildi), hem de bu organizasyonu özellikle ABD'nin başka yerde yapılmasını istediğini kendi güvenliği açısından böyle bir tercihte bulunduğunu unutmayalım. Buna karşılık Türkiye, İstanbul'a gelecek İtalyan ve İngiliz kulüplerine devlet garantisi vermişti. Tabii olayın başka boyutları da var... Ne olursa olsun hükümet sportif bir olayın içine bu kadar girmemeliydi. Onun yerine bu takibi Futbol federasyonu, taraftar dernekleri, ilgili diğer sivil kuruluşlar ve uluslararası spor teşkilatlarındaki temsilcilerimiz etkin bir şekilde yapabilmeli idi. Aman biliyoruz ki, Türkiye'de sivil kuruluşlar çok naif!.. Batılı mukabillerine göre prematüre bir durum arzediyor. Hal böyle olunca da her şey resmi makamlardan bekleniyor. Eeh, bu noktada da maalesef Türkiye'nin ağırlığı belli. Sonuç da tabii ki, ona göre olacak. Bir adım sonrası da, Türkün Türke Propagandası mahiyetinde teselli beyanat ve yazıları, yahut BATI'nın pek duymadığı, duysa da tınmadığı yakınmalar!.. Elbette futbolda her şey yerli saha ve seyirci değil. Böyle olsaydı İstanbul'da İngiltere yahut Letonya'yı yenip 2004'te Portekiz'e gidebilirdik. Yapamadık. Üstelik Letonya'dan iki de gol yedik! Ama buna karşılık kazanmaya motive olmuş, kenetlenip tam birer takım olmuş Gençler Birliği ve Gaziantep, bu azim ve kararlılığı Fransa ve Portekiz'e taşıyarak, oralarda UEFA'ya da, Avrupa'ya da futbol ve fairplay=centilmenlik dersi verdi. Onları tebrik ediyoruz ve aynı başarıyı Galatasaray ve Beşiktaş'ın da tekrarlamasını diliyoruz. Futbol her yerde aynı şartlarda ve aynı kurallarla aynanıyor. İki tarafta da 11'er kişi var sahada. Bazen seyirci, bazen belki hakem 12. adam olarak rakip tarafta yer alabilir. O zaman da sizin azim ve kararınız, hazırlık dönemindeki birikiminiz ve de heyecan ve duyguyu bastıracak akıl ve mantığınızın eseri olan taktiğiniz avantajınız olur. Gelinen noktada belli ki, UEFA'nın, terörün Türkiye üzerine yaptığı hesabın doğru çıkmasına yardım edecek kararı değişmeyecek. Ama bazılarının beklentilerini tersyüz etme imkanı hâlâ elimizde, yani GS ve BJK'nın inisiyatifinde. Onların her zamankinden daha büyük bir eforla, ama soğukkanlı bir mücadele ile aleyhimize olan kararı boşa çıkarmasından başka da çare kalmamıştır. UEFA'nın kararı teröre karşı mücadelede, en hafif tabiriyle vefasızlıktır. Ancak ne bir faciadır, ne de dünyanın sonudur. Artık sızlanmayı bırakıp müsabakaya kilitlenmenin zamanıdır. Yani şimdi reaksiyon değil, aksiyon zamanıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.