Yeni YÖK Başkanı

A -
A +

Emekliye ayrılan Kemal Gürüz'ün yerine, birkaç günlük bir gecikmeyle yeni atama yapıldı. Cumhurbaşkanı Sezer, Galatasaray Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erdoğan Teziç'i önce YÖK üyeliğine ve ardından da YÖK başkanlığına getirdi. Son sekiz yılı, büyük tartışma ve çekişmelerle geçen YÖK'ün bu atamadan sonra nasıl bir seyir içine gireceğini hep birlikte bekleyip göreceğiz. Teziç hakkında herhangi bir peşin yargımız yok. Temennimiz, geçmişte yaşanan kısır çekişmelerin artık geçmişte bırakılıp, yüksek öğretim teşkilatının ülke ihtiyaçlarına ve dünyanın içinde bulunduğu şartlara uygun bir seviyede organize olup Türk gençliğine ve bilim hayatına hizmet etmesidir. Bu beklentinin neredeyse bütün vatandaşlarımız tarafından paylaşıldığına inanıyoruz. YÖK'ün yanlış ve kasıtlı bir şekilde bulaştırıldığı günlük siyasi polemiklerden bir an önce uzaklaştırılarak, kurumun nahiyetine uygun tarzda, öğrenci ve öğretici pozisyonundaki herkese eşit mesafede ve tam bir objektiflikle fonksiyonunu ifa etmesini beklemek vatandaş olarak esasen hakkımızdır. Zira kurumun ve çalışanlarının masrafları ve ücretleri bizden kesilen vergilerle sağlandığına göre, bu hakkın teslimi de kaçınılmazdır... Bir anayasa hukuku hocası olan Sayın Teziç'in, deruhte ettiği görevin niteliği ve sorumluluk derecesi gereği, herkesten daha çok hassasiyet göstererek titrine yakışır şekilde görev yapmak isteyeceğini düşünüyoruz. Belki böylelikle, yıpranan YÖK imajı ile, geçmişte vuku bulan ve hukukla kabili telif olması imkansız pek çok yanlış iş düzeltilme şansı bulur. Evet, Erdoğan Teziç'ten bir vatandaş olarak benim ve benim gibi düşünenlerin salt beklentisi budur! Türbanla giriş... Yeni YÖK Başkanı, daha koltuğuna bile oturamadan, bir televizyon programına çıkarak, özellikle üniversitelerde kangren haline gelmiş "türban" meselesiyle ilgili soruları cevaplandırdı. CNN TÜRK kanalındaki mülakat sırasında Teziç'i epeyce sıkıntılı ve rahatsızlık içinde gördüm. Belki de bana öyle geldi, diyeceğim ama; gerginlik o kadar barizdi ki, başkalarınca da farkedildiğine eminim. Prof. Teziç, ısrarla "BAŞÖRTÜSÜ" ve "TÜRBAN" arasındaki farkı vurgulamaya çalıştı. Ona göre, başörtüsü geleneksel ve dini duygulardan kaynaklanan bir şeydi. Ama türban, bir mücadelenin simgesi idi!.. Halbuki, "TÜRBAN", YÖK'ün ilk başkanı, yani Teziç'in ve seleflerinin duayeni olan Sayın İhsan Doğramacı tarafından, "başörtüsü"ne alternatif olarak geliştirilen bir kavramdır. Yani yasal olarak görülen örtü başlangıçta türbandı! Ama gelin görün ki, zaman içindeki kafa karışıklığı bugün türbanı, kendisine yüklenmek istenen anlamın tam tersi mahiyette algılamaya yol açıyor. Yalnızca bu nokta bile, türban ve başörtüsü konusuna ne kadar sığ, yanlış ve önyargılı yaklaşıldığını ortaya koyuyor. Diğer taraftan Teziç konuya o kadar "kazüvistik" (meseleci, her bir ayrı olaya, ayrı yaklaşım ve hüküm gösterme) baktı ki, içine düştüğü çelişkileri gideremedi! Mahkemede ayrı, hastahanede ayrı, vergi dairesinde ayrı, noterde ayrı, özel sektörde ayrı, hizmet alırken ayrı, hizmet verirken ayrı, borç öderken ayrı, spor müsabakalarında ayrı bir çözüm bulmaya çalıştı ama, olmadı olmadı... Bir anayasa hukukçusu olarak Teziç'in daha anlaşılır, doyurucu ve kazüvistik değil, hukukun evrensel standartlardaki tanzim edici biçimiyle konuyu irdelemesi gerekirdi. Prof. Teziç, bu arada biraz garip bir laf etti; "Anayasa Mahkemesi tarafından oluşturulan laik düzen" filan dedi. Anlayamadım!.. Türkiye'nin laik düzeni Anayasa Mahkemesi tarafından mı oluşturuldu?! Hukukçular bunu not etmiş olmalılar. Görüyorsunuz bazı konulardaki zorlama ve önyargılar insanı ne açmazlara sokuyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.