Arap âleminin içine düştüğü çaresizlik...

A -
A +

Son zamanlarda peş peşe cereyan eden olaylar, Arap âlemini tam bir şoka soktu. Zira tarihî seyir içinde, Araplar için bu derece aşağılayıcı, moral bozucu ve ümit kırıcı hadiselere pek az rastlanmıştır. Düşününüz ki, Filistin ile birlikte sayıları 23 olan Arap devlet ve devletçiklerinin hiçbirisinde; ne halkın, ne de yönetimlerin yarına dair güven ve istikrar duygusu var. Tam bir çaresizlik durumu söz konusu. Bu devlet veya devletçikleri idare edenlerin hepsi ama hepsi, başlarına örülen ve örülmek istenen belalar karşısında çaresiz ve desteksiz. Dost ve müttefik bilip yıllarca sarıldıkları ülkelerden, -amiyane tabiriyle- hep kazık yemişler, yiyorlar!.. Bugün acaba kaç tane Arap ülkesi, resmen ve fiilen işgal altında? Filistin, Suriye, Irak... Kaç tane Arap memleketinde, kaç yüz bin Amerikan ve İngiliz askeri yerleşik vaziyette? Kuveyt, Katar, Bahreyn, Umman, Suudi Arabistan... Bu ülkeler ABD ve İngiliz askerlerini gönüllü olarak mı barındırıyor sizce? Onların topraklarında, kendi ülkelerinden daha rahat biçimde fink atan bu askerleri, isteseler çıkarabilirler mi?! Ya da mecburen gösterdikleri konukseverlik sayesinde, iktidar koltuklarını sağlama alabilmişler midir? İsmi geçen ülkelerdeki hangi "monark" geleceğinden emin? Peki halklar ne durumda? Bazılarının düne kadar "lider ve kahraman" olarak gördüğü, kiminin isteyerek, kimisinin de bilmecburiye sevdiği, seviyor göründüğü, alkış tuttuğu, yücelttiği isimlerin düştüğü akıbet onları nasıl bir haleti ruhiye içine soktu acaba? Yıllarca Saddam'ı kurtarıcı olarak algılayanlar, onun son halini görünce nasıl bir yıkıma uğradı acaba? Samimi, yahut politik mülahazalarla Saddam, İsrail tarafından evleri yıkılan her Filistinli aileye 20 bin dolar para yardımı yapıyordu. Körfez Savaşı sırasında, ABD'ye bir şey yapamayan aynı Saddam, elinde kalan son birkaç füzeyi can havliyle İsrail'e fırlatmıştı. Şimdi ise, dünkü yazımızda belirttiğimiz gibi Saddam'ın en büyük sarayında, Yahudilerin dokuz kollu Menora Kandili yanıyor... Yıllarca konuşmalarını hep, "Amerika'ya ölüm, Yahudilere ölüm..." diye bitiren Kaddafi, Saddam'ın yakalanmasından sonra tam bir "U dönüşü" yaptı. ABD ve İngiltere ile şaşırtıcı şekilde yapıcı bir işbirliği içine giren Kaddafi'nin ödül (!) olarak yakın gelecekte bu ikili ile bir araya geleceği belirtiliyor. Vaktiyle Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'ı öldürmek için 1 milyar dolarlık fon kuran Kaddafi'nin gel-git politikaları bakalım daha ne gibi değişiklikler sergileyecek. Haberlere bakılırsa, Tony Blair, Kaddafi ile kapalı kapılar ardında yürüttüğü görüşmeleri yakında Suriye için de uygulayacakmış... Ne de olsa ortada Saddam örneği var! Saddam'ın yakalanmasından bu yana tam bir sessizliğe gömülen Mısır Yönetimi ise, bir şeyler yapıyormuş görüntüsü vermek için Dışişleri Bakanını İsrail'e gönderdi. Ancak Amerika ve İsrail'in baskısıyla, şimdiye kadarki politikalarının tam tersine Arafat ile görüşmeyince Ahmet Mahir Filistinlilerden dayak yiyerek hastahanelik oldu! Mısır Dışişleri Bakanı, Bush'un "defedelim..." dediği Yaser Arafat ile görüşebilir miydi? Görüşse, Mısır Yönetimini ayakta tutan Amerikan yardımının akıbeti ne olurdu? İşte bütün bunlar, bu kahredici sorular, çaresizlikler, lider diye ortaya sürülen kişilerin çapsızlıkları, beceriksizlikleri, daha da kötüsü samimiyetsizlik ve ikiyüzlülükleri Arap halklarını perişan ediyor! Filistinlilerin tepkisi de Mısır'ın kayıtsız şartsız ABD ve İsrail politikalarına teslim olmasınadır zaten. Peki ne olacak? Ne olacağı, Arap halklarının tarih ve millet olma bilinciyle kurtuluş mücadelesini başlatmasına bağlı. Konuyu irdelemek için bir yazıya daha ihtiyaç var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.