Kim neyi kutladı niçin kutladı?!.

A -
A +

Yılbaşı kutlamalarına dair geyik muhabbetleri daha bir müddet devam edecek anlaşılan... Sadece bir günlük tatil yapanların bir kısmı; dün mesainin hatırı sayılır bir bölümünü bu meseleye ayırdı... Konuşulanları birebir dinlememiş olsanız bile, tahminde yanılmazsınız. Kelimeler, cümleler neredeyse tıpa tıp aynıdır; İşte , (Şuraya gittik, falanca diskotekte eğlendik... Müthiş eğlendik, manyakça eğlendik... Çok fena içtik vs.) "Manyakça" kelimesini rastgele kullanmadım. Son zamanlarda bazı insanlar, aşırı derecede beğendikleri şeyleri tanımlamak için bile "manyakça" lafını kullanıyorlar. Zaten Türkçe'yi unuttura unuttura, birkaç yüz kelimeye indirdiler. Artık okumuş yazmış takımının bile lügati toplam birkaç yüz kelimeyi geçmiyor! Neyse... Yılbaşı kutlamalarına dönelim. Şehirlerarası veya uluslararası seyahate çıkanların tatili henüz bitmedi. Onların gelişi en erken Pazartesi olur. Her ne kadar "cepten" birbirlerine teferruatıyla anlatmış olsalar bile, yine de yüze yüze geyik muhabbeti başka olur. Dolayısıyla, dönüşte esaslı bir "geyik" faslı yaşanacak demektir... Özetlersek, yılbaşından bir hafta on gün önceden başlayan içi boş konuşmaların; o gecenin sonrasında da, en az bir hafta on gün süreceği kesin! Bir geceye hazırlık on gün, o geceyi anlatmak için de harcanan on gün... Eeh Avrupa pazarları da zaten 20 gün tatile girmiyor mu?! Peki kim neyi kutladı? Niçin kutladı? Kaç kişi bunu ciddi biçimde sorguladı? On binlerce kişi "uydum kalabalığa" kendisini meydanlara atıp, birçoğu da sabahın ilk ışıklarına kadar tepindi; bağırdı, çağırdı... Neden acaba? O gecenin ertesi yine bir öncekine benzer günlerden birisi. Fazlalığı ise gecenin verdiği tahribat, yorgunluk vs. Kim daha çok eğlendi, kim daha eksantrik şeyler yaptı, şeklinde başlayan, temelinde özenti ve yabancılaşmanın, yozlaşmanın yattığı bir sidik yarışı! Tv spikerleri her bültende tekrarlıyor; "Paris, Londra, New York kadar görkemli olmasa sa, İstanbul, Ankara ve İzmir'de de yılbaşı gecesi çok coşkulu biçimde kutlandı..." Alın size özenti! Vakıa, çılgınlık ve "manyaklık"ta o sayılan yerlerden pek de geri kaldığımız söylenemez. Karlar üstünde dansöz oynatmak, yılbaşını kutlamak adına buz gibi sulara dalmak... Nakıs bilmem kaç derecede dansözleri ısıtmak için ateş yakıp etrafında zıplamak. Kutlamalara siyasi ve ideolojik boyut vermek isteyen de yok değildi hani; Antalya'da denize giren birkaç kişi, bir de pankart açmışlardı; "Türkiye laiktir laik kalacak..." Ali Sami Yen projesini Galatasaraylılara kabul ettiremeyen Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, yılbaşı "etkinlikleri"nde epeyce etkiliydi. Nişantaşı sokaklarına bira fıçılarını dizen Şişli Belediyesi, tabii ihtiyaç için seyyar tuvaletleri de düşünmüştü. Ama sayıyı tutturamamıştı ki, birayı içenler tuvaletlerin önünde uzun kuyruklar oluşturmuştu... Peki eğlencelerin sonu ne olmuştu? İçki komasına girenler, hastahanelere kaldırıldı. Küfelik olmuş sarhoşlar ortalığa yığılıp kaldı. Kimisi kavga çıkardı. Kimisi kaza yaptı... Sadece İstanbul'da kayıtlara geçen 94 trafik kazası var. Bodrum'da Türkler, Erzurum Palandöken'de Ruslar bayağı esaslı şekilde kavga ettiler... Demek ki, içkiye en dayanıklı bilinen Rusları bile Türk rakısı çarpmış. İçkinin aklını başından aldığı kişiler, acaba dün akşama doğru ayıkınca ne düşündüler? Niye yaptım ben bunları diye kendilerini hesaba çektiler mi? Sanmıyoruz! Muhtemelen çoğu ilk fırsatta "cep"ine sarılıp akranlarından haber almaya ve gecenin dedikodusunu yapmaya başladı. Onlar hafta sonunu böyle geçire dursun, Pazartesiye dışarıdakiler gelecek... Gerisini de onlarla sürdürürler. Belki birileri şu soruyu sorar; (İyi de arkadaş, biz neyi kutladık? Niye kutladık?!.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.