Yeni yıl ve sağduyu sesleri...

A -
A +

Geçen senenin son iki gününde ortalığı toz duman kaplayınca, insanlar haklı olarak demokrasinin geleceğine dair endişeler izhar etmeye başladı: Nedir, ne oluyoruz? Demokrasinin daha da yerleşmesini beklediğimiz; Avrupa Birliği ile entegre olma yolunda mesafe kaydetmeyi umduğumuz yeni bir yıla mı giriyoruz, yoksa beş yıl öncesine, 28 Şubat dönemine mi avdet ediyoruz... türünden endişe yüklü sorgulamalar başladı. Diğer tarafta, 28 Şubat döneminde özel misyon yüklenmiş olan kalemler de, o bildik üslupla hükümete yüklenmeye devam ediyor. Onlara göre gerginliği çıkaran hükümet ve AK Parti cenahı. Yine onlardan bazılarına göre bu gerginliği dağıtmak da, başta Erdoğan olmak üzere iktidar partisinin görevi!.. Bu kadarına da pes doğrusu. Acaba gerçekten öyle miydi? Neyse ki, demokrat kalemler de var Türkiye'de. Aksi halde insanlar iyiden iyiye karamsarlığa kapılacaklar. Yanlışı benimsetmek için zihinleri zorlayanlara karşı, gerçek durumu gün ışığına çıkaran demokrat kalemler olaylara objektif yaklaşıyor ve doğruların yanında yer alıyor. Diğerleri gibi, esen rüzgara göre yelken açmak şeklinde bir ikiyüzlülüğe düşmüyor... Açıkçası bu kalemler, şu sıralarda ihtiyacını fazlaca duyduğumuz sağduyunun sesi! Şahsen beni yeni yılda demokrasi için daha iyimser olmaya sevkeden bu kalemlerden kısa örnekler vermek istiyorum: Milliyetten Hasan Cemal diyor ki; "Bu ay içinde Kıbrıs'ta yanlış yapacak bir Türkiye, bu yılın sonunda Avrupa Birliğinden tarih alamayacak. Bunun Türkiye'ye sadece ekonomik olumsuzlukları olmayacak. Türkiye aynı zamanda siyasal olarak içine kapanmaya başlayacak. Birtakım çevrelerin Kıbrıs'ı, Ege'yi kışkışlamaları, çok sevdikleri "LAİKLİK ELDEN GİDİYOR!" oyununu yeniden sahneye koymaları, askerin duyarlılıklarını sömürmeye kalkışmaları hep bunun için. Yoksa tren kaçacak! BU TUZAĞA DÜŞMEMEK LAZIM..." Sabah'tan Mehmet Barlas da şöyle diyor;"... Her gün belirli köşelerden ve merkezlerden, farklılıkları kaşıyıp, yara haline getirmeye çalışanların, toplumda artık marjinal olduklarını görmek istiyoruz. Bunu dünya da böyle görmek istiyor. Türkiye'de istikrarsızlığı ve demokrasiyi sabote etmek, aynı zamanda, tüm çevremizdeki bölgenin istikrarını da sabote etmek anlamına gelmekte..." Barlas'ın önceki gün kaleme aldığı bu yazısının dibinde verdiği bir önemli not vardı ki, son derece manidardı... "KELLE AVCILARI!..." Barlas müseccel iki kelle avcısından bahsediyordu. Yakın geçmişi bilenler, kimlerden bahsettiğini çok iyi anlamışlardır şüphesiz. Ancak bilmeyenler için keşke biraz daha belirgin koordinatlar verseydi!.. Aynı gazeteden Mehmet Altan'ın özellikle medyaya yönelik söylediklerine de kulak vermek gerekiyor; "Türkiye'nin asıl hedefi olan AB'nin standartlarında bir medya anlayışı ülkede hakim olursa, hepimiz çok daha rahat eder, cadı kazanları kaynatmayız. Türkiye, toplumsal huzuru yakalayarak 2003 yılını geçirdi. Ekonomik olarak da iyi bir performans yakaladı. Hiçbir kriz çıkarma girişimi yankılanmadı. Pörsüyüp gitti. Ancak belli ki, 2004 yılında bu kriz çıkarma çabası daha da abartılı bir şekilde gündeme gelecek... AB tam üyeliğini isteyen bir medya, zaten haber değeri de bulunmayan bu gerginlik politikalarına alet olmaz ve bunları manşetlerine taşımazsa, AB üyelik hedefi daha da yakınlaşır..." Evet, bu kabil sağduyu sesleri yeni yıl için iyimserliğimizi daha da güçlendiriyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.