Türkiye-Suriye münasebetleri

A -
A +

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, resmi bir ziyaret için bugün Ankara'da... Esad'ın bu gelişi; Suriye'nin bağımsızlığına kavuştuğu 1946 yılından bu yana Cumhurbaşkanlığı seviyesinde gerçekleşen ilk resmi ziyaret... Türkiye tarafından da, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Baba Esad'ın cenaze törenine katılarak bu düzeyde ilk ziyareti gerçekleştirmişti... Türkiye-Suriye ilişkileri, son 20 yılda, pek çok defa türbülans içine girdi! Bazen kopma noktasına gelen iki ülke münasebetleri, son anda gerçekleşen diplomatik manevralarla, tehlikeli noktadan dönüverdi. Memnuniyetle ifade etmek gerekir ki, teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın Şam'dan çıkarıldığı 1998 yılından beri, iki ülke arasındaki gerginliklere sebep olan pürüzler bir bir hal yoluna girmekte ve ilişkiler oldukça olumlu bir çizgide seyretmektedir. Şüphesiz bu durum, hem Türkiye, hem de Suriye için çok önem arz etmektedir. İyi komşuluk münasebetlerinin hem iki ülke açısından, hem de Ortadoğu bölgesinin içine düştüğü kritik durum açısından taşıdığı hayati önemi bir yazıya sığdırmak imkansız. Sadece ekonomik açıdan bakıldığında bile, uzun süre 100-150 milyon dolar mertebesinde seyreden ticaret hacminin, son yıllardaki iyileşmeden ötürü, hali hazırda 1 milyar dolar seviyesine çıktığını, bu trendin devamı halinde 2004 sonuna kadar 2 milyar doları bulabileceği yönündeki tahminleri dikkate alırsak, her şey aslında apaçık okunabiliyor... Irak krizinin hemen öncesinde, 58. hükümetin Başbakanı olarak Abdullah Gül'ün Şam'a yaptığı resmi ziyaret ve bu esnada, Suriye tarafının neredeyse bütün Bakanlar Kurulunu havaalanında hazır bulundurarak yaptığı dikkat çekici karşılama, iki ülke arasında, yıllardan beri özlenen bahar havasının doğmasına yol açtı. Cumhurbaşkanı Esad'ın bu ziyareti ile bu atmosferin daha da iyileşmesini bekleyebiliriz. Ancak, şunu da unutmamalıyız... Türkiye ile Suriye arasında ihtilaf konusu olan ve çözüm bekleyen birçok mesele var. Özellikle 1960'lı yıllardan itibaren, Türkiye'nin Fırat Nehri sularını enerji üretimi ve tarım alanlarının sulanmasında kullanma niyetini izhar etmesiyle birlikte; Suriye ülkemize karşı giderek şiddetini arttıran bir kuşku ve olumsuzluk beslemeye başlamıştır. Keban Barajı'nın inşa çalışmalarıyla birlikte, komşumuz bu olumsuzluğu siyasi ve diplomatik eyleme dönüştürerek, uluslararası kredi kuruluşları nezdinde engelleme çabalarına girişmiştir. Daha sonra, özellikle tarımsal sulama maksatlı Atatürk Barajı'nın yapımı sırasında bu girişimleri olabildiğince tırmandırmış ve bilhassa Arap Birliği zirveleri çerçevesinde, Türkiye aleyhine bir havanın oluşturulmasına ve zaman zaman ülkemize karşı diplomasi sınırlarını zorlayan bildirilerin yayınlanmasına sebep olmuştur. Ancak, her şeye rağmen dış politikanın değişmez ölçüsü olan menfaat dengeleri sebebiyle, husumetin ilanihaye devam etmeyeceğini her iki taraf da, iyi bildiğinden her seferinde aklı selim galip gelmiş ve iki komşu uzlaşma zemini bulmuştur. 1987 senesinde, Atatürk Barajı'nın su tutması dolayısıyla, yapılan protokol gereği; Türkiye düzenli olarak saniyede 500 metreküp (500m3/Sn) suyu nehir yatağına bırakma taahhüdüne titizlikle uymuştur. Diğer taraftan 1998 yılında Adana'da imzalanan işbirliği protokolü de şimdiye kadar beklendiği gibi işlemiştir. Bütün bunlar çeşitli sebeplerle baş gösteren gerginliklerin yerini normal ilişkilere bırakmasını kolaylaştırmıştır... Amerika ve İsrail'in politikaları yüzünden Suriye oldukça sıkıntılıdır. Mevcut durumda Türkiye'nin Suriye'ye bakışı son derece müspet ve yapıcıdır. Ancak hemen belirtelim ki, ABD ve İsrail bizim bu tutumumuzdan hiç de hoşlanmamaktadır. Nitekim, Türkiye'nin Suriye'ye doğru attığı her olumlu adım sonrasında, Washington'dan bir parmak ille de İsrail'i işaret etmektedir. Ne var ki, Türkiye dış politikasını kendi menfaatlerine göre yürütmek durumundadır. Bazıları bundan hoşlanmasa bile!.. Özetle, Sayın Esad'ın ziyareti son derece kritik bir zamanda gerçekleşiyor. Temennimiz, hem dost komşu iki ülke, hem de bölge barışı açısından olumlu sonuçlar vermesidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.