Eski tas eski hamam...

A -
A +

Dün, Meclis İçişleri Komisyonunda meydana gelen olaylar, Türkiye'nin siyasi gelişme ve değişim alanında, yerinde saydığını ve hâlâ daha bir kısım siyasetçilerin dünyanın gidişatına pek de ayak uydurma niyetinde olmadığını apaçık şekilde ortaya koydu. Ana muhalefet partisi CHP, iktidar partisinin kanunlaştırmak istediği Kamu Yönetimi Temel Kanunu tasarısını, Meclis İçişleri Komisyonunda engellemek için resmen kavga çıkardı... Evet, tasarı üzerinde görüş açıklama ve katkıda bulunmak yerine, sudan bahanelerle kavga çıkardı. Kendisini devlet partisi olarak gören ve bu kısır döngüden bir türlü kurtulamayan CHP, statükoyu koruma adına, değişim ve gelişme ile ilgili her teşebbüse bir fikri sabit niteliğinde karşı çıkıyor! Evet, CHP Meclis zemininde ve ülke sathında , prosedürle ve normal siyaset üslubuyla yapması gerekeni bir tarafa bırakıp işi metazori yollara döküyor. Bu her şeyden önce siyaset ve ülke adına büyük kayıp. Ama bir o kadar da CHP için büyük kayıp ve ayıp. CHP'nin bu davranışından beklediği şey nedir? Bunu tam olarak kestirmek mümkün değil. Ama muhalefet yapmakta ve alternatif politikalar geliştirmekte zorlanan CHP'nin bu kabil metotlara yönelmesi gerçekten endişe verici. Meclis çatısı altında ve normal siyaset zeminin terk edip işi kavga gürültüye dökmek kendilerine bir şey kazandırmaz. Büyük ihtimalle iki buçuk ay sonraki seçimlerde bunun bedelini de ağır faturalarla öder... Ancak CHP'nin küçülüp erimesinden ziyade, ülkede siyasi istikrar ve huzurun kalıcılık kazanması önemli. Durum böyle olmasına rağmen, CHP'nin inadına ters istikamette yol almaya çalışması anlaşılır gibi değil. Bu kadar siyasi tecrübe ve birikime rağmen, acaba niçin meşruiyyet sınırlarını zorluyorlar? Demokrasinin temel unsuru olan hür ve serbest seçimlerin sonucunu mu sindiremiyorlar? Yani daha açık ifade etmek gerekirse milletin verdiği kararı mı beğenmiyorlar? Milletin dışında ve milletin üstünde bir irade ve güç arayışı mı sözkonusu? CHP, bu yöndeki kuşkuları giderecek netliği sergilemelidir. Milli iradenin tecelligâhı olan Meclisin çalışmasını sabote etmemelidir. Niyetleri sorgulayarak, yahut birtakım vehimlere dayalı kanaatlerle kendince vaki tehlikeleri bahane ederek Meclis çalışmalarını aksatmamalıdır. Prosedür gayet açık... Hükümet tarafından Meclis'e sunulan bir tasarı; evvela ilgili komisyonlarda görüşülüp değişikliklere uğradıktan sonra Genel Kurul'a ve orada yine değişikliğe uğrayarak kanunlaştığı, yahut gerekli görüldüğü takdirde yeniden Komisyona havale edildiği halde; Kamu reformunu gerçekleştirmesi beklenen bir çalışmayı bir kişinin ismine yükleyerek sabote etmek siyasi etikle hiçbir şekilde bağdaşır bir durum değil. Ama CHP'nin anlaşılmaz tavrı sürüyor. Bakalım nereye varacak... Şunu kesin olarak belirtelim; Millet yıllardır devam eden beyhude çekişmelerden bıkmış durumda. Artık sükunet ve hizmet istiyor. 3 Kasım seçimlerinde ortaya koyduğu irade net olarak bunu gösteriyor. 28 Martta da aynı istikamette bir kararın çıkacağından şüphe etmemek lazım. Mevcut halde AK Parti Muhafazakar Demokrat kimliğini pekiştirerek daha çok güven vermeye çalışırken, CHP statükocu yapı ve karakterini hiç de değiştirmeye niyetli görünmüyor. Hâlâ daha 1950'lerin, altmışların, yetmişlerin siyasetlerini dayatmaya çalışıyor... Yani eski tas eski hamam!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.