Prodi'nin ziyareti

A -
A +

Kırk yıl aradan sonra, Avrupa Birliği cenahından, Ankara'ya en üst seviyede resmi bir ziyaret gerçekleşti... AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi'nin iki gün boyunca Ankara ve İstanbul'da gerçekleştirdiği temaslar ve bu meyanda yaptığı açıklamalar, Türkiye'nin Avrupa ile bütünleşme yolunda geldiği nokta ve bundan sonraki muhtemel gelişmeler açısından elbette son derece önemli. Prodi'nin özellikle, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile ayrı ayrı yaptığı ortak basın toplantısı ve TBMM'deki konuşmasında söylediklerini, birlikte değerlendirdiğimizde; mevcut konjonktürün epeyce olumlu olduğunu söyleyebiliriz. Bir çok soru işareti, Prodi'nin açıklamaları ile aydınlığa kavuşmuş oldu... Her şeyden önce, üyelik için Türkiye'nin önüne Kopenhag Kriterlerinden başka ve yeni şartlar konulmayacağı kesinlik kazandı. Bu son derece önemli bir husus. Çünkü yakın geçmişte başlayan ve bugüne kadar özellikle AB'ye muhalif çevrelerce canlı tutulmaya çalışılan; (Türkiye Kopenhag Kriterlerini tamamen yerine getirse bile, yarın başka şeyler dayatılacaktır...) şeklindeki spekülasyonlar zihinleri hayli karıştırıyor ve tereddütleri arttırıyordu. AB'nin Kıbrıs meselesine dair tutumu da kuşkuların büyümesini kolaylaştırıyordu. Prodi'nin tekrar tekrar seslendirdiği beyanlar, herhalde bu konudaki kafa karışıklığını giderecektir. Çünkü Komisyon Başkanı, Kıbrıs'ın üyelik için bir ön şart olmadığını çok net olarak ifade etti. Ancak hemen ardından Kıbrıs realitesinin altını çizerek, bu meselenin çözümünün Türkiye'nin işini kolaylaştıracağını da hatırlattı. Bunun için AB'nin duruş noktası belli; Annan Planını destekliyor... Prodi, kendisinin başında bulunduğu Komisyonun, dokuz ay sonra hazırlayacağı tavsiye niteliğindeki raporun, son derece objektif olacağını ve bu raporda Kıbrıs meselesi ile Türkiye'nin ekonomik performansının yer almayacağını, raporun sadece Kopenhag Kriterleri çerçevesinde hazırlanacağını çok açık ve kesin bir üslupla anlattı. Demek ki, Türkiye'nin önümüzdeki kritik dönem için kilitleneceği mesele Kopenhag Kriterleridir. Bu kriterlerin hayata geçirilmesidir. Türkiye teorik olarak bu kriterleri ülke mevzuatına büyük çapta mal etmiş durumda. Ama tatbikatta hâlâ sıkıntılar var. Zira yeni hükümler hali hazırda sadece kâğıt üstünde hüküm ifade ediyor!.. Prodi bunu vurgulamak için sık sık DEP davasına atıf yaptı. Özetlemek gerekirse, Türkiye ev ödevini gerektiği şekilde yaptığı takdirde, AB üyeliği her zamankinden daha yakınlaşmış bulunuyor. Tabii gerçekçi olmak lazım. Kıbrıs meselesi çözülmeden de müzakere tarihi almak zor. İstenildiği kadar ön şart olmadığı söylensin, realite değişmiyor... Bir şey daha var; Türk halkının dörtte üçü açık bir şekilde AB üyeliğini desteklerken, hâlâ daha sesi yüksek çıkan bazı kesimler, aksi yönde tavır geliştiriyor. Mesela bazı köşe yazarları, laiklik ve rejimin tehlike içine girdiğini iddia ederek, "Ankara'daki duyarlı çevreler"i habire tahrik etmeye çalışıyorlar! Bu yanlış ve beyhude gayretlere de artık bir nokta koymak gerekmiyor mu? ..... DÜZELTME: (Kış mevsimini köyde yaşamak) başlıklı yazımızda, "Elhan-ı Şita" isimli şiirin şairi olarak zuhulen Ahmet Rasim ismi yazılmıştır. Oysa şiir Cenap Şehabettin'e ait. Düzeltir, özür dileriz. Bu konuda mail göndererek ikazda bulunan, sayın Erkan Çağır'a da teşekkürlerimizi bildiririz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.