Kıbrıs için yeni dönem...

A -
A +

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın altı günlük ABD ziyareti sırasında, programının en öncelikli maddesinin Kıbrıs meselesi olacağında herkes hemfikir. Kıbrıs için yeni bir dönemin başladığı da artık tartışmasız kabul ediliyor. Özellikle Başbakan'ın yarın Beyaz Saray'da George Bush ile yapacağı görüşme, bu yeni dönemin çok önemli bir kilometre taşı olacak gibi görünüyor... Bush'un Kıbrıs'ta çözüm için (hem de Mayıs ayına kadar bir çözüm için), Amerikan Yönetimi'nin üst düzey isimlerini seferber etmesi ve hem Yunanistan-Kıbrıs Rum Yönetimi, hem de AB nezdinde çözüm için diplomatik temas trafiği başlatması, çözüm sürecine büyük ivme kazandırması bekleniyor. Bu beklentinin ne oranda gerçekleşeceği, yarınki görüşmeden sonra taraflarca yapılacak açıklamalardan net olarak anlaşılabilecektir... Ancak, bu safhaya gelinceye kadar AK Parti Hükümeti'nin yaptığı çalışmaları göz önüne aldığımızda, iktidar namına olumlu puan verilmesi objektif bir yaklaşım olacaktır!.. Zira uzun yıllardan beri, "ÇÖZÜMSÜZLÜK ÇÖZÜMDÜR!", yahut çözümü zamana bırakarak meseleyi uyutmaya, daha doğrusu geciktirmeye çalışmak gibi stratejilerle(!), gitgide açmaza sürüklenen Kıbrıs düğümünün çözülmesi için; ilk defa kararlı ve cesur bir tutumla, sonuç almaya dönük bir inisiyatif kullanılmaktadır. Ondört aylık iktidar döneminde, belli kesimlerce özellikle önemli meselelerin halline dair politika geliştirmekte zayıf olduğu iddia edilen ve risk almaya yanaşmadığı ithamlarına maruz kalan AK Parti Hükümeti, giderek iç ve dış meselelerde, bir iktidarın sergilemesi gereken hareket tarzlarını ortaya koyuyor. Kıbrıs konusunda, birkaç gün öncesine kadar, devletin temel organları arasında mevcudiyeti bilinen derin görüş ayrılıklarının Milli Güvenlik Kurulu'nda, bir mutabakat ve görüş birliği, anlayış birliği ile sonuçlanmasını, kim ne derse desin bu iktidarın bilinçli, sabırlı, kararlı ve cesur gayretlerinin bir semeresi olarak görmek ve onun payına bir artı olarak yazmak durumundayız. Zira böyle bir milli davada, evvela içerde bir konsensüsün sağlanmış olması fevkalade önemlidir. Daha önceki hükümetlerin, gerek koalisyon ortaklarıyla, gerekse devletin diğer organlarıyla var olan görüş ayrılıkları sebebiyle, meseleyi sürekli ertelemekten başka bir şey yapamadığını dikkate alırsak, Türkiye için giderek dış politikada bir alan daralması ve bir çıkmazla yüzyüze gelme tehlikesini bertaraf edecek son hamlenin ehemmiyeti daha iyi anlaşılır. Dış politikada akıllı manevralarla yeni açılımlar yapmak, uluslararası arenada rüzgarı lehine çevirmek bazen hayati önem taşır. İşte son birkaç günde Türkiye'nin ortaya koyduğu performans bu niteliktedir. Daha ilk andan itibaren etkisini göstermeye başlamıştır. Düne kadar çözüm istemeyen ve masadan kaçan taraf durumundaki Türkiye ve KKTC'nin yerine artık Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi için köşeye sıkışma sözkonusu... Bunun ilk işareti olarak Colin Powell'ın Tiflis yolunda, Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'yu arayarak Rumların çözüme razı edilmesini istemesidir. Bunun arkası gelecektir. Ve sonuçta, son iki yıldan beri Türkiye'ye her vesile ile baskı yapan AB'nin de daha objektif noktaya gelmesini sağlayacaktır. Açıkçası hükümet "siyasi risk alarak" Türkiye için bir avantaj yakalamış bulunuyor. Politik hesaplar tuttuğu takdirde, yani Mayıs ayına kadar Kıbrıs'ta bir çözüme ulaşıldığı takdirde, Haziran ayında İstanbul'da yapılacak olan ve Bush'un da katılacağı NATO zirvesinde, anlaşmanın kutlanması beklenebilir... Bu kutlama ülkemizin AB ile bütünleşmesi yolunda çok büyük bir show yapması ve yıl sonundaki AB Komisyonu raporunda tartışmasız ilerleme kaydetmiş olması anlamına gelir. Erdoğan'ın Amerika gezisi bu sürecin işaret fişeği niteliğinde. Eğer gezi başarılı geçerse, daha açık ifadeyle Barış Görüşmelerinin yeniden başlatılması konusunda, ABD'nin güçlü desteği sağlanırsa, yeni arabulucu ve Türkiye'nin akıllı bir şekilde gündeme taşıdığı "Daraltılmış Annan Planı" zemininde tezlerimiz kabul görürse... Bundan sonra çok daha olumlu ve hızlı gelişmeler bekleyebiliriz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.