Zam yağıyor mu, yağacak mı?

A -
A +

Dünkü gazetelerde, zamların yolda olduğu, çok yakında vatandaşın üzerine zam yağmuru yağacağına dair haberler vardı... CHP lideri Deniz Baykal da, herhalde bu haberlerden mülhem olarak Parti Grubunda yaptığı konuşmada, vatandaşın üzerine zam yağmuru yağdığını ifade etti. Buna karşılık Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da, 2003 yılı bütçe performansının değerlendirilmesiyle ilgili olarak düzenlediği basın toplantısında, tam tersi durumlardan bahsetti... Acaba gerçeği hangisi yansıtıyordu? Bir süreden beri IMF tarafından hükümete yapılan bazı telkinlerin bütün bu spekülasyonlara kaynaklık ettiğini biliyoruz. IMF'nin kaynak bulunmasını istediği üçbuçuk katrilyonluk meblağ için devam eden tartışmalara bir süre önce Başbakan Erdoğan da katılmış ve "Birileri talimat verdi diye zam yapmayacaklarını..." dile getirmişti. Ancak o konuşmada şunu da söylemişti; "Eğer zam yapılması gerekiyorsa yapılır..." Dün Maliye Bakanı da buna benzer ifadeler kullandı; "Zam yapmamak için uğraşıyoruz..." dedi. Zam seçeneği dünyanın her yerinde değişmeyen bir olgudur. Ancak zam oranları ülkeden ülkeye çok değişiklik gösterir. Oturmuş, istikrarlı ekonomilerde zamların ölçüsü mantıklıdır ve ekonomi kurallarının çerçevesinde kalır. Ama yakın geçmişte Türkiye'nin çok dramatik bir şekilde içine düştüğü krizler sırasındaki zamların ne ölçüsü, ne kuralı, ne de mantığı vardı. Şimdi merak edilen konu şu; Yeni yılda fiyatı devlet tarafından belirlenen tüketim maddelerinde bir fiyat değişikliği olacağı, yani zam geleceği inkar edilecek bir durum değildir. Ancak bu zamların oranı ne olacak? Bu oran enflasyon oranı ile, maaş ve ücretlere yapılan zam oranı ile mütenasip olacak mıdır? Yoksa geçmişteki gibi vatandaşın belini bükecek cinsten mi olacak? Elbette hükümet, 2004 bütçesine binen ve mevcut gelirlerle karşılanması mümkün olmayan külfet için kaynak bulmak zorundadır. Bunun da belli başlı yolu yeni vergiler koymak veya zam yapmaktır... Bunun dışında daha çok popülizm diye nitelendirilebilecek yollar da vardır elbet. Ama uzun yıllar boyunca Türkiye'de uygulanan bu metodların ülke ekonomisini ne hale getirdiği de ortada. Maliye Bakanı dün açıkladı ki, 2003 yılı bütçe gelirlerinin yüzde kırk birden fazlası borç faizlerine gitmiş... Buna karşılık yatırımlara giden miktar ancak yüzde beş! Keza karşılıksız para basmanın yıllar yılı enflasyon canavarını nasıl azdırdığını da hep beraber yaşadık... Buraya kadar yazdıklarımıza bakarak, kimse hükümete zam için bahane aradığımızı sanmasın! Zamların ne kadar sevimsiz bir şey olduğunu bilenlerdeniz... Ancak ortada bir zaruret varsa, bunun üzerinde demagoji de yapmamak gerekir. Temennimiz gelecek zamların ölçülü ve makul olması. Ekonominin geçen seneki performansı ümit verici. Bu performans sebebiyle, devlet 2003 mali yılında 10 katrilyon TL daha az faiz ödedi. Enflasyon başta olmak üzere birçok önemli hedef tutturuldu, hatta bazı kalemlerde hedefin de üzerine çıkılabildi. Sonuç olarak mevcut hükümetin çok fazla zam meraklısı olmadığı dikkate alındığında, spekülasyon ve dedikodularla piyasaları tedirgin etmenin anlamsız olduğu kendiliğinden anlaşılıyor. İnsaflı ve ölçülü olduğu müddetçe, herkes zam gerçeğini kabul etmek durumundadır. Panik yapmanın kime ne yararı var?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.