Başka hangi çözüm?..

A -
A +
Millî meselelerin kısır siyasi çekişmelere malzeme yapılması kadar yanlış ve tehlikeli bir şey yoktur. Buna tevessül edenler, bazen insanların kafasını karıştırabilir, ancak nihayette kendi hanelerine kocaman bir olumsuz fatura yazılır! Zira millî menfaatleri, şahsı veya partisi hesabına haleldar etmekten çekinmeyenler, hiçbir zaman milletin güvenine mazhar olamazlar... On yıllar boyunca, siyasi kavgalara tutuşup, arpa boyu yol alamayanlar, bu mühim noktanın hakikaten farkında olsa, belki de böylesine anlamsız ve faydasız yanlışta ısrar etmezdi! Süleyman Şah Türbesi ve saygı karakolunun, ortaya çıkan zaruri durum muvacehesinde geçici olarak taşınması hakkında, siyasi muhalefet ve bir kısım medya, tezvirat derecesinde karalama ve suçlamalar yapıyor. Neymiş efendim, vatan toprağı terk edilmiş, vatan toprağını bırakmak vatana ihanetmiş vs. vs...
Bu tür altı boş ithamların, klasik "vatanı satıyorlar, ülkeyi bölüyorlar..." söyleminden, zerre kadar farkı yok. Ucuz muhalefetten başka bir beceriyi ortaya koyamayanların, en rahat şekilde başvurduğu yöntem budur! Onlara göre, iktidar ya vatanı birilerine satıyor ya da ülkeyi birilerine peşkeş çekiyor... Bu çirkin ve son derece rahatsız edici üslup, tiksindiriyor gerçekten. Vatanı satmak bu kadar kolay bir şey midir? Satan kim, alan kim, nasıl satılıyormuş vatan? Ciddi ve seviyeli siyaset erbabının, asla tenezzül edemeyeceği laflar bunlar. Daha düne kadar, "Bu hükümet ülkeyi Suriye'de savaşa sokmak istiyor..." diye bangır bangır bağıranlar, bugün aynı hükümetin; Türkiye'yi bir savaşa girme mecburiyet ve zaruretinden kurtarmak için yaptığı hamleyi, kıyasıya eleştiriyor ve âdeta 'Niçin savaşa girmedin?' diye, köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Peki, Süleyman Şah Türbesi için ne yapılmalıydı? Muhalefet bunu net olarak söylemiyor. Suriye topraklarının 37 km derinliğinde, IŞID ile PYD-YPG militanlarının, öbek öbek hâkimiyetini güçlendirdiği bir bölgede bulunan türbeyi ve orada nöbet tutan askerleri korumak için başka hangi güvenli ve etkili yol izlenebilirdi?
Şayet, 37 kilometrelik bir güvenlik koridoru açılmasını teklif edecek kadar ileri görüşlü(!) birileri çıkarsa; her şeyden önce bunları, uluslararası hukuk ve mevcut dünya dengeleri hakkında, sıfırdan eğitmek gerek!.. Diğer taraftan, yakın zamanda Amerikalı, Ürdünlü, Mısırlı ve Japon rehineleri, en vahşi yöntemlerle infaz eden IŞİD örgütünün, yabancı istihbarat unsurları desteğinde, her an girişebilecekleri kanlı saldırıların muhtemel sonuçları üzerinde az çok kafa yoranların, daha mantıklı şeyler söylemesi beklenir. Bugüne kadar çok dikkatli politika ve başarılı operasyonlarla, bu vahşi örgütün elindeki rehinelerini sağ salim kurtarabilen bir ülke olarak; Türkiye'nin, kendisini IŞİD'ın tehdit ve şantajlarına açık hâle getirecek durumları bertaraf etmesi kadar, doğru bir yaklaşım olamaz. İşte son operasyonla tam da bu yapılmıştır.
Süleyman Şah Türbesinin o hâlde korunması, artık sürdürülebilir bir durum değildi. Türkiye, ya sonu belirsiz bir savaşa kapı aralayacak durumun mevcudiyetine razı olacak veya bunu büsbütün ortadan kaldıracak adımı atacaktı. Mevcut şartlarda en doğrusunu, en başarılı şekilde hayata geçirmiştir. Vatan toprağını terk etme suçlamaları, sadece lafügüzaftır. Türkiye taktik bir hamle ile elini hayli rahatlatmıştır. Bundan sonraki stratejik hamleleri daha etkili olacaktır. Bunu hep beraber göreceğiz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.