Kenan Evren'in ardından...

A -
A +

Ahmet Kenan Evren'in hâlihazırdaki resmî statüsü, '17. Genelkurmay Başkanı ve 7. Cumhurbaşkanı'dır. Musalla taşında ise "er kişi" dir!..

İnsan hayatı iniş ve çıkışlarla dolu... Makam, mevki, nüfuz, ikbal ve istikbal dolu günlerde, yere göğe sığdırılamayanlar; gün gelir Kenan Evren misali, millî bir seferberlik hâlinde umumi istiskale maruz kalırlar!.. Şimdi birileri zahmete girip, 12 Eylül 1980 ve sonrası aylara ait arşivleri biraz karıştırsa da; bugün müteveffa Ahmet Kenan Evren aleyhinde atıp tutan kişilerin, o vakitler nasıl bir duruş gösterdiğini ortaya koysa...
Türkiye'deki hemen her tartışma gibi, Kenan Evren'e dair sürüp giden laf yarıştırması da, son derece yüzeysel ve yanlış temeller üzerine kurulmuş bulunuyor. Evet, 12 Eylül 1980'de, hasbelkader genelkurmay başkanlığı koltuğunda oturan Kenan Evren, darbenin lideri pozisyonunda idi. O günlerde silah zoruyla kazandığı sıfatları art arda sıralandığında, İspanyol soylularının isim zincirinden daha uzundu: Devlet Başkanı, Milli Güvenlik Konseyi Başkanı, Genelkurmay Başkanı... Fakat şurası gözden kaçırılıyor: 12 Eylül Darbesi Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından "Emir-komuta zinciri içinde..." gerçekleştirilmemiş miydi? İç ve dış faktörleri bir kenara koyuyorum, zira o fasıl başka bir hikâye ve oldukça uzun! Burada Kenan Evren'in rolünü sorguluyorsak, şu soruyu da soralım ve doğru cevabını irdeleyelim: Şayet darbe yanlısı olmasaydı, Evren bu müdahaleyi önleyebilir miydi? 12 Mart 1971'de, Evren'in selefi Memduh Tağmaç, muhtırayı önleyebilmiş miydi?.. Evren'e vurun, fakat dinleyin!..
Yukarıda (hasbelkader genelkurmay başkanı olduğunu) ifade ettik. Zira Ağustos 1977 Şûrasında emekli olması beklenen Evren'in; dönemin başbakanı Süleyman Demirel'in 1. Ordu Komutanı Org. Adnan Ersöz'ü, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün de 3. Ordu Komutanı Org. Ali Fethi Esener'i istememesi ve 2. Ordu Komutanı Org. Şükrü Olcay dâhil, kendisinden kıdemli üç orgeneralin aynı gün emekliye ayrılmasıyla önü açıldı. Hiç beklenmedik şekilde önce kara kuvvetleri komutanı, bilahare genelkurmay başkanı oldu. Bu hikâyeyi şunun için hatırlattık. Evren'in yerinde kim olursa olsun, darbe kaçınılmazdı. Zira iç ve dış odaklar süreci öyle kurgulamıştı. Sonraki yıllarda Evren'in kendisi itiraf etmemiş miydi: "Bize, hadi ne duruyorsunuz? Niye müdahale etmiyorsunuz, diye teşvikte bulunan iş adamları ve gazeteciler, daha sonra aleyhimizde demediklerini bırakmadılar..." Yani Kenan Evren, arkadan ittirildiklerini izah ederek, darbenin müşevviklerini ifşa ediyordu. Bugün bakıyoruz da aynı müşevvikler, demokrat havalarında üfürdükçe üfürüyorlar... Onlar üfüre dursun, gerçekler çok daha başka.
Darbenin "şartlar olgunlaşsın diye..." en az bir yıl ertelendiğini, ihtilal döneminin 2. Ordu Komutanı Bedrettin Demirel, anılarında bizzat itiraf ediyor. Öyle ki, bu şartlar iyice pişsin diye, genelkurmay karargâhının dış duvarlarına sol terör örgütünün pankartı bile asıldı!.. Yurt çapında uygulanan sıkıyönetime rağmen, 11 Eylül gününe kadar akması bir türlü önlenemeyen kan, 12 Eylül günü bıçak gibi kesildi. Devrin Başbakanı Demirel, yıllarca bunun nasıl olabildiğini sordu, ama cevabını hiç alamadı tabii... Sonra kendisi cumhurbaşkanlığında post-modern bir darbeye alet oldu, hatta muharrik gücü oldu. Ne hazin! Dememiz o ki, Evren istemeseydi de darbeyi önleyemezdi. O yüzden askerî darbenin bütün kadrosunu dikkate almak gerekir. Mesela Ağustos 1980 Şûrasında, Ege Ordu Komutanlığına atanmasına rağmen, görev yerine gitmeyip darbeyi organize eden Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Haydar Saltık'ı hatırlıyor musunuz? Hani emekli olunca, İsviçre'ye büyükelçi de yapılmıştı...
Bugün Silahlı Kuvvetler de dâhil, herkes Kenan Evren'e karşı mesafeli. Resmî taziye mesajları bile gönderilmedi. İktidar-muhalefet, siyasi partiler cenaze törenine temsilci göndermiyorlar vs. vs... Ancak yakın tarihi şöyle bir harmanlayalım. Bakınız, 1960 Darbesine mani olmak isteyen, Türkiye'nin 10. Genelkurmay Başkanı Mustafa Rüştü Erdelhun, darbeci subayları vazgeçirmek için yaptığı tarihî konuşmadan sadece 12 saat sonra, derdest edilip hapse atıldı ve rütbeleri de söküldü. Üstelik Gürsel'in yerine darbe liderliği ona teklif edildi. Ama o, şahsiyetli davrandı ve bunun bedelini de çok acı şekilde ödedi. Aynı şekilde, DP'de X. ve X1. Dönem Milletvekili olarak, Meclis'te halkı temsil etmekten başka bir suçu olmayan, Türkiye'nin 6. Genelkurmay Başkanı Org. Mehmet Nuri Yamut da, darbe sırasında tutuklandı, bazı teğmenler tarafından ahlaksızca dövüldü, yapılan işkencelere dayanamayıp hapishanede öldü...
Evet, hakkındaki kovuşturma hukuken tamamlanmadığı (ve tamamlanamayacağı için) Emekli Org. Ahmet Kenan Evren'in hâlihazırdaki resmî statüsü, Türkiye'nin 17. Genelkurmay Başkanı ve 7. Cumhurbaşkanıdır. Rütbeleri söküldüğü için değil, öldüğü için musalla taşında "er kişidir". Nokta! En azından, 27 Mayıs'ı (anayasa ve hürriyet bayramı) olmaktan çıkardığı ve 27 Mayıs cuntacılarının kendilerine sağlamış olduğu tabii senatörlüğü (ölesiye senatörlük...) kaldırdığı için, bu iyiliğini de analım. Nasıl olsa öbür dünyada, ilahi divanda en adil biçimde yargılanacaktır!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.