Fatih'i tanımak ve fethi anlamak...

A -
A +

İstanbul'un fethedilmesi neden bu kadar önemli? Eshab-ı kirâm devrinde niçin tam dört defa İstanbul'u almak maksadıyla sefer düzenlendi?

İstanbul'un fethinin üzerinden beş yüz altmış iki sene geçti... Bir günlük erteleme ile bugün (30 Mayıs), fethin yıl dönümü münasebetiyle Yenikapı'da muhteşem bir kutlama yapılacak. Bu görkemli törene, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu da iştirak edecek. 1969 yılı Eylül'ünden beri İstanbul'da yaşıyorum. Hafızam beni yanıltmıyorsa, 1970 yılındaki kutlama bir hayli farklı idi. Ondan sonra da zaman zaman dikkat çekici kutlama merasimleri yapıldı, ama galiba bu yılki kutlamalar en farklı ve en ihtişamlısı olacak.

Sayın Kadir Topbaş'tan dinlediğimi aktarayım:
Bu sene İstanbul'un fethi hadisesi, daha şümullü biçimde ve askerî veçhesinin dışında, diğer bütün boyutlarıyla ele alınıp işlenecek; çağ kapayıp yeni bir çağ açan bu muhteşem fethin, insanlık ve medeniyet açısından taşıdığı ehemmiyetin idrakine dönük etkinlikler de tertip edilecek... Bu bakımdan fetih yalnızca askerî bir zafer olarak değil, siyasi; tarihî, içtimaî ve bütünüyle insanî değerler açısından sağladığı kazanımları gündeme getiren sunuşlar da yapılacak...

İstanbul'un fethi niçin bu kadar ehemmiyetli? Eshab-ı kiram devrinde tam dört defa, İstanbul'u almak üzere, buraya sefer düzenlenmesinin esas sebebi nedir? Bu sorunun cevabını tam olarak kavramadıkça, fethin mana ve ehemmiyetini anlayamayız. Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem), "Kostantiniyye muhakkak fetholunacaktır. Onu fethedecek komutan ne güzel komutandır ve ne mutlu onun erlerine!" müjdesine mazhar olmak için; binlerce Eshab-ı kiram (aleyhimürrıdvân) İstanbul üzerine sefere çıkmıştır. Hâlid bin Zeyd, Ebû Eyyûb El Ensârî de, 84 yaşında iken; o günün şartlarında at veya deve üzerinde binlerce kilometrelik mesafeyi katederek, İstanbul'a gelmiş ve bu topraklarda şehîd düşmüştür... Meselenin temelinde, yukarıdaki müjde yatmaktadır. Bu müjdeye mazhar olmak da Fatih Sultan Mehmed Han'a nasip olmuştur. O hâlde Fatih'in kim olduğunu iyi öğrenmemiz lazım. Şüphesiz O'nu anlatmak bir köşe yazısına sığmaz! Muteber tarih kitaplarına müracaat etmemiz gerekiyor.

Ancak burada, Fatih'in yazdığı bir şiirinden alıntı yaparak, O'nun nasıl bir insan, nasıl bir komutan ve nasıl bir padişah olduğunu, kısaca ve bizzat kendisinden dinleyelim. Şiirin muhteşem anlatımına gölge düşürmemek için açıklamasını buraya almayacağım. Merak edenler, ilgili edebî eserlere başvurarak geniş açıklamasını okuyabilir...

"İmtisâl-i câhidû-fillah olubdur niyyetim
Dîn-i İslâm'ın mücerred gayretidir gayretim
Fazl-ı Hakk'ın himmet-i cünd-i ricâlullah ile
Ehl-i küfre ser-te ser kahr eylemektir niyyetim
Enbiyâ vü evliyaya istinâdım var benim
Lutf-i Hakk'dandır hemân ümmîd-i feth u nusratım
Nefs u mâl ile n'ola kılsam cihanda ictihâd
Hamdulillâh var gazâya sad-hezârân rağbetim..."

AVNÎ mahlasıyla şiir yazan ve muhteşem bir divanı bulunan Koca Fatih Sultan Mehmed, dünya malı ve şan şöhret için savaşıp kan döken hükümdarların sonunun ne olduğunu şu Farsça beytinde pek veciz şekilde anlatıyor:

"Bûm nevbet mîzened bertârem-i Afrasyâb/Perdedârı mîkuned der Kasr-ı Kayser ankebût."
İran hükümdarı (Cem) Afrasyab'ın sarayının burçlarında baykuş nöbet tutuyor. Bizans hükümdarı Kayser'in sarayındaki perdedar da, örümcekten başkası değil!..
Özetle: Mübarek ve muhteşem fethin manasını iyi anlamalıyız!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.