Demirel'le birlikte bir siyasi devir bitti

A -
A +

Menderes'ten sonra, 20. yüzyılın ikinci yarısında Türk siyasetini şekillendiren liderlerin hiçbiri artık hayatta değil. Türkeş, Ecevit, Erbakan ve Demirel...

91 yaşında hayata gözlerini yuman 9. Cumhurbaşkanı Demirel ile birlikte, Türkiye'de bir siyasi dönem de kapanmış oldu. 1960'lı yılların başından başlayarak yaklaşık elli yıl süren bu dönemin önde gelen aktörlerinden hiçbiri artık yaşamıyor. Alparslan Türkeş, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve son olarak Süleyman Demirel... 27 Mayıs 1960 Darbesi ile kapısı aralanan ve Türkiye'yi sayısız siyasi buhran ve ekonomik krizlere, istikrarsızlıklara; ideolojik kamplaşma ve çatışmalara, sosyal kaoslara sürükleyen netameli dönemde Süleyman Demirel, her şeye rağmen politik başat aktördü. Müthiş bir bilgi birikimi, şaşırtıcı bir hafıza, insanlarla ilişki kurmada olağanüstü bir yetenek, bitmeyen bir mücadele azmi, her insanın kaldıramayacağı bir çalışma temposu... Ve daha pek çok özelliği ile Demirel, tam bir siyaset fenomeni idi. Askeri muhtıralar, darbe, siyasi yasaklılık, parti içi mücadeleler, bölünmeler ve benzeri her türlü engel karşısında, onun kadar uzun soluklu koşabilmiş bir siyasi maratoncu yoktur herhalde...

Süleyman Demirel'in 91 yıllık uzun hayat hikâyesini, belki dört ayrı bölümde ele almak daha doğru olur. İlki, mühendis ve bürokrat olarak çalıştığı dönem... İkinci olarak, 1962'den itibaren saflarında yer aldığı Adalet Partisinde hızla yükselmesi, İsmet İnönü ile ilk siyasi karşılaşması ve 1965 ve 69 seçimlerinde elde ettiği büyük başarılarla, bunların ülke idaresine kalkınma hamlesi olarak yansıması... Özellikle bu dönemde, parti lideri ve başbakan olarak, ülkede estirmeyi başardığı heyecan önemlidir. Ancak bu dönem, 1970 yılından itibaren tersine dönecektir. Demirel hesabına belki de en sıkıntılı ve izafi olarak, başarı grafiğinin düştüğü üçüncü dönem, önce Parti içindeki anlaşmazlık ve bunun sonucunda bütçeye verilen ret oyu ile (70 kişi), hükümetinin kendi arkadaşları tarafından düşürülmesi. Bunu telafi etmek için, Hürriyet Partisi'nden yapılan vekil transferi ve daha sonra ülke siyasetini büsbütün çıkmaza sokacak olan 12 Mart 1971 muhtırası...

Adalet Partisinden kopan Demokratik Parti ve Erbakan'ın Milli Selamet Partisinin aynı yelpazeden aldığı oylarla hayli güç kaybedip, CHP'nin gerisine düşme süreci ve muhalefet konumu. Akabinde "Milliyetçi Cephe" hükümetleri (AP, MSP, MHP, CGP ile kurulan üçlü ve dörtlü koalisyonlar) ile yeniden iktidar olma çabaları ve nihayet bir azınlık hükümeti ile iktidarı sürdürmeye çalışırken, bu defa daha derin dip dalgalarıyla gelen 12 Eylül 1980 İhtilali... Başta Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş'in olmak üzere, birçok siyasi isme aktif politika yasağı getiren ve mevcut bütün siyasi partileri kapatan darbe... Bu dönemde Demirel'in siyasi yasakları delmek ve tekrar eski rolüne dönmek için fevkalade bir gayret içinde olduğunu görüyoruz. Bu dönemde ismi "Bir Bilen"e çıkacak olan Demirel, daha sonra "Baba" lakabını alacaktır. Neticede bu mücadeleden galip çıkan Demirel, bundan sonraki siyasi icraat ve yaklaşımlarında âdeta farklı bir kişilik çizmeye başlamıştır.

Demirel'in Cumhurbaşkanı sıfatıyla en üst mertebeye taşıdığı siyaset ve devlet adamlığı, 28 Şubat döneminde büsbütün farklı bir mahiyet kazanmaya başlamıştır. Öyle ki, kimileri tarafından o mahut dönemin öncüsü olarak nitelendirilmiştir. Gerçekten, 1970'li yıllarda çıktığı her mitingde bayrağa sarılı Mushaf-ı şerifi öpüp başına koyan Süleyman Demirel'in, gün gelip "Başı örtülü okumak isteyenler Suudi Arabistan'a gitsin..." diyeceğini, kim bekler ve tahmin edebilirdi acaba? Özetlersek, uzun ve inişli çıkışlı siyasi geçmişiyle Demirel; sevenleri tarafından âdeta göklere çıkarılacak, sevmeyenleri tarafından da yerden yere vurulacaktır. Bu durum bütün mühim şahsiyetler için kaçınılmazdır. Nokta.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.