Türkiye-Rusya ilişkileri nasıl okunmalı?

A -
A +

Medyadaki yorumlarda, zihinleri yanlış yönlendirecek iki temel yanlış var. Yakın bir savaş tehlikesi ve Rusya’nın tek taraflı uygulamalarla, Türkiye’yi zora sokacağına dair düşünceler…

Uluslararası ilişkiler konularında, yüzeysel analizler bizi doğru neticeye götüremez. Türkiye-Rusya arasındaki son krize, günübirlik bir olay gibi bakarsanız; o ülkedeki fuarlara katılmak için turist vizesiyle giden iş adamlarına yapılan son derece çirkin muameleye, elçiliğimize yapılan taşlı saldırıya yahut gümrüklerden geri çevrilen yaş sebze ve meyve taşıyan kamyonlara takılıp kalırsınız… Oysa bütün bunlar, esas mesele yanında kayda değer hususlar değil. İşin esası, orta ve uzun vadede; Türk-Rus münasebetlerinin nasıl bir seyir izleyeceği, genel olarak Orta Doğu’da, özel olarak Suriye coğrafyasında; kıyasıya devam eden çok aktörlü nüfuz siyasetinde, iki ülke arasında nasıl bir karşılaşmanın hüküm süreceğidir. Yani dış ticaret dengelerinde, birkaç aylık veya yıllık lehte-aleyhte sapmaları hesaplamakla, bu mesele tam ve gerçek mahiyetiyle değerlendirilemez. Diğer taraftan, çok büyük geçmişe sahip iki büyük devlet arasında baş gösteren bir ihtilafın; bu meyanda yaşanan vakanın, tarafları hemen sıcak çatışmaya sürükleyebileceğine dair, uçuk analizler de bu ciddi meselede bize yol gösteremez… Ne ülke gerçekleri, ne de küresel stratejik dengeler; hiçbir devletin kolayca savaş opsiyonuna başvurmasına elvermez. Bu hususun altını çizelim.

Devlet adamlarının karşılıklı atışması, zaman zaman gerilimi tırmandıran beyanlar, yani retorik, tek başına ülkeler arasındaki ihtilafın ne durumda olduğunu anlatmaz. Zira gerçek kapışma, yani reel politik denilen olgu, kapalı kapılar ardındaki müzakere ortamlarında tezahür eder!.. O yüzden sadece liderlerin konuşmalarına bakarak hüküm vermek, bizi çabucak yanıltabilir. Liderler bazen kendi iç kamuoylarına mesaj verme ihtiyacını duyabilir ve o sebeple de tansiyonu yükselten sözler sarf edebilir. Böyle durumlarda diplomatik mekanizmalara daha çok iş düşer… Diplomasi yollarında sayısız kıvrımlar vardır. Herkes kabiliyetine göre bu kıvrımları kullanır. Dolayısıyla karşılıklı yapılan polemiklere bakarak, iplerin artık koptuğunu veya kopacağını sanmak, en hafif deyimiyle saflık olur. Rus uçağının düşürülmesine kadar tırmanan, olaylar zincirine iyi bakmak gerekiyor. Çünkü bundan sonrasını anlamak bakımından, buraya kadar olanları bilmek ve doğru değerlendirmek önemli… Rusya ile dış ticaret dengemiz veya turizm politikalarımızın seyrinden öte, çok daha önemli noktalar var.

Konu Esad rejiminin desteklenmesiyle de sınırlı değil. Rusya’nın göz göre göre, sınır boyumuzda oluşturmaya çalıştığı yeni denklemler, doğrudan ülkemizin bekasıyla ilgili. Bu hususta vaktinde gerekli tedbiri almazsak, yarın çok geç olabilir. Dolayısıyla devletimizin burada ortaya koyduğu duruş, millî menfaatlerimize uygundur. Kimse karnından konuşmasın!.. Biliyoruz ki, Rusya, üç yüz yıl önce, Türkiye aleyhine genişleme politikalarını hayata geçirdi. 18. ve 19. Asır boyunca, Osmanlı Devletinin en fazla uğraştığı ve savaştığı ülkedir… 1815’lerde; özellikle 1821 Mora isyanıyla birlikte, Osmanlı teb’asındaki bütün azınlıkları provoke eden Rus Çarlığı, “Şark meselesi” kavramını her fırsatta gündemde tutmuştur. Mora’da tutuşturulan ateş, yeni bir Osmanlı Rus savaşına, bunun devamında da 1829 Edirne Anlaşması ve Yunanistan’ın bağımsızlığına kadar gitti ve bu ateş bir daha hiç sönmedi. Kırım Harbi, 93 Harbi, derken Birinci Dünya Savaşı… 1821’den tam yüzyıl sonra, 1921’de sınırları belirleyen Moskova Anlaşması imzalandı; fakat gün geldi, Josef Stalin bu anlaşmanın artık yürümeyeceğini söyledi ve Türkiye’den toprak istedi… Lakin gelişmeler, hiç de Rusların beklediği yönde seyretmedi! Ve bir müddet sonra, Moskova’daki idareciler bu sevdadan vazgeçtiklerini resmen açıklamak durumda kaldı.

Bugün de Putin Yönetimi, bölgesel ve küresel boşluklardan yararlanarak, Türkiye’nin asla kabul etmeyeceği atraksiyonlara girişiyor. Ama Türkiye buna karşı, çok güçlü ve kararlı bir duruş göstermiştir. Rusya, şüphesiz bundan çok rahatsız olacaktır! Tabiatıyla ne kadar rahatsız olursa olsun, Türkiye’nin duruşu değişmeyecektir ve Rusya sonunda gerçekleri kabullenecektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.