HDP, bir nevi DEP’leşmeye mi çalışıyor?

A -
A +
Selahattin Demirtaş ve Hatip Dicle’nin, teröristlerce hendek kazılmasını, sivil halkın kalkan yapılarak silahlı terörün şehirlere yayılmasını; özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi diye yutturmaya kalkması ne kadar gülünç!..
 
Aradan yaklaşık 22 sene geçti. Bu zaman zarfında çok acı hadiseler yaşandı. Çok canlar yandı, hayatlar söndü, insanların refahı kayboldu, istikballeri söndü… Ama bütün bu acı tecrübelerden ders çıkarması gereken kimileri, hâlâ nato kafa nato mermer misali, yanlışta ısrar ediyor. Mart 1994 yılında, milletvekili dokunulmazlığı kaldırılarak, kollarına kelepçe takılıp Meclis’ten hapishaneye götürülenlerden biri de, Hatip Dicle idi. Zaman zaman sağduyulu açıklamalarını dinleyince, toplumsal barış ve huzur adına ümitlendiğimiz Hatip Dicle, bazen de tam tersi yönde hayal kırıklığı yaşatan bir kişilik. Bizzat yaşadığı bunca acı tecrübelerden, sanki hiç ders çıkarmamış veya hiç ders çıkarmak istemiyormuş gibi bir tavır içine girebiliyor… 1990 yılından bu tarafa, alfabenin bütün harfleri kullanılarak kurulan ve kapatılan, yarım düzineden fazla siyasi partinin serüveni ortada. HEP ve yedeği ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP vs. vs... Son olarak Diyarbakır’da siyasi parti ve partimsi yapıdaki aynı unsurlar; HDP, DBP (Demokratik Bölgeler Partisi), HDK (Halkların Demokratik Kongresi) ve DTK (Demokratik Toplum Kongresi) bir araya gelip, basın açıklaması yaptı. Hatip Dicle, burada yaptığı konuşmada, Güneydoğu Bölgesindeki bazı ilçelerde hendek kazıp barikat kurarak ve orada yaşayan sivil vatandaşları kalkan olarak kullanmak için rehin alarak, yerleşim yerlerini savaş alanına çeviren teröristlere çok talihsiz biçimde arka çıktı.

Şu cümleler Hatip Diclenin: “Öz yönetim bir haktır. Bir taleptir ve meşrudur. Bu nedenle biz DTK olarak diğer bütün kurumlarımızla da bu mücadeleyi sahipleniyoruz…” Yanı başında oturan Figen Yüksekdağ’ın daha önce söylediği gibi, sırtını terör örgütüne ve onun elindeki silahlara dayayan çok sakil, çok tehlikeli ve mantıktan uzak bir anlayış. Böyle bir yaklaşımın, en azından Hatip Dicle gibi tecrübeli bir siyasi kişilikten sadır olmaması gerekirdi. Yazık, gerçekten yazık! Dicle, Yüksekdağ, Kürkçü, Demirtaş ve diğerleri topluca, 21 küsur sene evvel DEP’lilerin sergilediği davranışları tekrarlamaya çalışıyor. Oysa 1994’ten bu yana bu ülkede pek çok şey değişti. Kürt meselesi bağlamında devrim niteliğinde olumlu gelişmeler hayata geçti. Dünün HEP-DEP-HADEP'lileri, bugünün HDP-BDP’lileri bu gelişmeleri bir türlü doğru okumuyor, okumak istemiyor. Onlar hâlâ dış güçlerin güdümünde, önlerinde tutulan havucun peşinde koşarak bir şey elde edeceklerini sanıyorlar. Hatip Dicle’nin söylediklerine bakar mısınız: PYD’nin uluslararası alanda kazandığı meşruiyet ve Rojava Kantonlarında yükselen mücadele karşısında AK Parti iktidarının yenilgiye uğraması falan filan…

Evet, 6-8 Ekim 2014’te, Kobani’deki olayları bahane ederek, bölücü örgüt militanlarının yanında, bir kısım Kürt vatandaşlarını da sokağa dökerek, 53 vatandaşımızın (Bunların da neredeyse tamamı Kürt’tü…) hayatını kaybetmesine sebep olan Selahattin Demirtaş da, Dicle ile birlikte aynı sazı çalıyor. O da özerklik ve günün birinde bağımsızlık hayali içinde bir Kürt devletinden bahsediyor. Bir dış proje olduğu bizzat Abdullah Öcalan tarafından açıklanan Selahattin Demirtaş, Brüksel; Washinton, Berlin, Moskova gibi küresel merkezler arasında mekik dokuyarak, kendisine biçilen maşa rolünü oynamaya çalışıyor. Bu arada Kandil’den gelen talimatlara harfiyen uymaya gayret ediyor. Ama görülen o ki, Bay Demirtaş bu gidişle duvara bir biçimde toslayacak!.. 1990’lı yıllara göre, Türkiye’nin sahip olduğu demokratik siyasi ortamı böylesine istismar ederek, ille de DEP’li vekillerin uğradığı akıbete benzer bir tablo mu çizmek istiyor Demirtaş ve ekibi? Ortaya çıkan bazı belgelere bakılırsa, evet! Çünkü Kandil’den gelen talimatta, (Bir bahanesini bulup Meclisten çekilin…) deniliyor.  Demirtaş ve ekibinin bu talimata karşı gelme şansı yok görünüyor. O yüzden de gerilimi tırmandırmaya ve kendisini diskalifiye ettirmeye gayret edecek…

Demirtaş ve şürekâsı şunu unutmamalı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir zaman onların ülkeyi bölme projesine fırsat vermeyecek.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.