Bir sen kalmıştın!..

A -
A +
Mütareke yıllarında kurulan İngiliz Muhipleri Cemiyeti ve Amerikan Mandasını savunan Wilson Prensipleri Cemiyeti, bugün hâlâ faal vaziyette olsaydı epeyce yoğun mesai ihtiyacı duyacaktı…
 
Sultanahmet Meydanı ve hemen akabinde de Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde yapılan alçakça terör saldırılarının dumanı tüterken, bunları hiç ama hiç görmeyip, teröristleri arkalayan bazı akademisyenler ile onlara destek veren başka şahıs ve çevrelerin saçma sapan beyanları, hakikaten insanı infiale sürüklüyor… Mevcut tablo karşısında, bunların ortaya koyduğu yaklaşım, ancak akıl tutulması veya ruhunu şeytana satmış olmakla izah edilebilir! Diyarbakır’da, bir tonluk patlayıcı yüklü kamyoneti, emniyet lojmanlarının dibinde infilak ettirerek, biri henüz beş aylık bebek; diğerleri bir ila beş yaş arasında olan dört küçük çocuk dâhil altı kişiyi katleden teröristlere, mahut imzacı akademisyenler şu ana kadar tek laf söylemedi. Toplumun kahir ekseriyeti o çirkin bildiriye karşı ateş püskürürken, benzer zihniyetteki başka yazar-çizer ve sanatçı geçinen yeni isimler de onlara destek kervanına eklemlendi… Bu arada “mandacı zihniyeti” sahiplenmek için olsa gerek,  ABD’nin Ankara Büyükelçisi de, hiç üstüne vazife olmayan; diplomatik nezaketin dışında ve son derece rahatsız edici sözlerle aynı koronun içinde yerini aldı.

Şimdi bazı zekâ fukaraları itiraz edecek, ne alakası var diye. Fakat her sene birtakım raporlarla dünyaya insan hakları dersi veren ABD’nin o Büyükelçisine sormak lazım;

Senin ülkende, her sene kaç vatandaş polis kurşunu ile öldürülüyor? Ve niçin öldürülüyor? Asayiş ve kamu düzeni adına mı? Melih Gökçek’in Amerikan elçisine gösterdiği tepki son derece yerinde. Evet, “ABD’de polis, vatandaş elini havaya kaldırmadı diye armut gibi adam vuruyor…” Ortalama her yıl bin beş yüz kişi bu şekilde hayatını kaybediyor ve “ABD Yönetimi bunun adını güvenlik koyuyor…” Şayet Sur’da, Cizre’de, Silopi ve Nusaybin’de ele geçirilen Amerikan piyade tüfekleri, el bombaları, makineli tüfekler ve tonlarca patlayıcı, John Bass’ın memleketinde yakalansaydı, durum ne olurdu? En ufak bir saldırıda neredeyse savaş hâli ilan eden ABD’nin elçisi, sarf ettiği sözlerle gerçekten haddini aşmıştır ve bunun diplomatik gereği yerine getirilmelidir…

Diğer taraftan bir grup İngiliz yazar, Ahmet Davutoğlu’nun hafta sonu İngiltere’ye yapacağı seyahati fırsat bilip, David Cameron’a mektup göndererek, Türkiye’de basın özgürlüğüne dair duydukları kaygıları kendisine iletmesini istemişler… Şayet mütareke yıllarında kurulan İngiliz Muhipleri Cemiyeti ve Amerikan mandasını savunan Wilson Prensipleri Cemiyeti, hâlihazırda faal vaziyette olsaydı, bugünlerde hayli yoğun mesai içinde bulunuyor olacaktı!.. Evet, bugün o cemiyeti kuran Sait Molla, Abdullah Cevdet ve Rahip Frew vs. yaşamıyor. Ama halefleri onları hiç de aratmıyor. Baksanıza Elif Şafak da o yazarlarla birlikte bahse konu mektubu imzalamış…

Amerikan mandacıları deseniz aynı durum geçerli. Halide Edip, Refik Halid, Ali Kemal, Hüseyin Avni, Ragıp Nurettin; onları arkalayan devrin başyazarları Celal Nuri, Ahmet Emin (Yalman), Yunus Nadi, Necmettin Sadak vb. toprak oldular. Lakin Amerikan Sefir-i kebiri John Bass’ı, kendi vazife sınırlarını hayli aşarak açıklama yapmaya sevk eden saikler arasında, bu müteveffa isimlerin haleflerinin söz ve eylemleri yok mudur?

Aaah ah, ne diyelim? Diyarbakır Çınar’da şehit edilen, polis memuru Mehmet Şenol Çiftçi ve onun küçücük kızı Mevlüde İrem ile terör saldırılarında can veren diğer bebek ve çocukların ahı, ruhunu şeytana satmışları çarpsın inşallah!.. Bu kavanoz dipli dünyadaki haksızlık, zulüm ve insanlık dışı bütün hâl ve hareketlerin hesabı, öbür dünyada mutlaka sorulacak. Buna olan inancımız bize teselli veriyor. İlahi adaletin tecelli edeceğinden asla şüphemiz yok ve bu bizi teskin ediyor. Aksi hâlde, zalimlerin yanında yer alan vicdansız canavarların tutumu karşısında, insan büyük ye’se düşüyor!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.