Konsolosların mahkemeye üşüşmesi ne ola?

A -
A +
“MİT TIRLARI” diye ünlenen davanın mahiyeti ve bundan sonraki seyri, dünden itibaren yeni bir safhaya girmiştir. Acaba Batılı konsoloslar hangi niyet ve maksatla organize olup mahkeme salonuna doluştular?
 
Hani filmlerde gerilim ve aksiyona renk katmak için yardıma çağrılan replikler vardır: ‘Her türlü numarayı yapabilirsin, ama zekâmla alay edemezsin…’ Cumhuriyet Gazetesi’nden Can Dündar-Erdem Gül’ün sanık olduğu, “MİT TIRLARI DAVASI” diye ünlenen davanın dünkü duruşmasında cereyan eden olaylara baktığımızda, (Acaba birileri bizim zekâmızla alay mı ediyor?) diye düşünmemek mümkün değil. Gerçekten bir düzineye yakın Batı ülkesinden sayın konsolosların, düğün dernek davetine iştira eder gibi, alây-ı vâlâ ile ve organize biçimde mahkeme salonuna doluşması, tam olarak ne anlama geliyor? Yani hakikaten bu sayın konsoloslar, bulundukları ülkenin hukuki mevzuatını da çiğnemeyi içeren diplomatik nezaketsizliği sergilemek üzere, niçin böylesine gayrete geldiler? Sanıklar Can Dündar ve Erdem Gül, dünya çapında ün salmış “Bulunmaz İngiliz Kumaşı” mesabesinde birer gazeteci oldukları için mi? Dündar ve Gül, bu diplomatların hepsiyle de ‘kanka’ olamayacağına göre… Yahut yalnızca basın özgürlüğü ve düşünceyi yayma hakkının korunması yolunda, herkese şamil olmak üzere, ‘iyi niyetli ve samimi’ bir destek sunmak üzere mi bu fedakârlığı yaptılar? Sakın kimse zekâmızla alay etmeye kalkışmasın!..

Batılı Konsolosların dün, bahse konu mahkeme dolayısıyla ortaya koydukları ve bir ülkenin adli mekanizmasının işleyişini etkilemeye yönelik küstahça tavır, devletin hariciye birimleri tarafından gerekli irdelemeye tabi tutulacaktır elbet. Bizim dikkat çekmek istediğimiz husus, diplomasi kurallarını fütursuzca ihlal eden bu türden hâl ve hareketlerin, perde arkasında hangi niyet ve maksatların yattığı konusudur. Hiç kimse bu tavrı, Türkiye’deki basın özgürlüğü mücadelesine bir katkı olarak değerlendirme saflığına düşmesin. “MİT tırları davası” dünden itibaren yeni bir veçhe kazanmıştır. Kanaatimizce, davanın ‘casusluğa taalluk eden mahiyeti’ daha bir netlik kazanmıştır.

Konsolosların kendi ülkelerini doğrudan ilgilendiren bir meselede mahkemeyi izlemelerine kimse bir şey diyemez. Ama bu konsoloslar, üstelik Türkiye’nin hukuki mevzuatını da alenen çiğnemek suretiyle, mahkeme salonundan dışarıya fotoğraf servisi bile yapıyorsa, orada bir dakika durup düşünelim. Beyler, bir türlü vazgeçemediğiniz o menhus sömürgecilik huyunuz mu depreşti? Burayı bir müstemleke mi görüyorsunuz yoksa? Bu kibir ve küstahlığı kimi Asya ve Afrika ülkelerine karşı yapmaktan çekinmiyorsunuz. Fakat Türkiye’ye karşı böylesine bir kabalığa yeltenmeniz, haddinizi çok çok aştığınızın açık delilidir. Ona göre…

Evet, dün mahkeme salonuna koşuşturan konsolosların tavrı, açıkça bir meydan okumadır. Bu meydan okuma niyet ve maksadı, sadece dünkü eylemle sınırlı değil tabii. Suriye’deki terör örgütü PYD’ye meşru bir muhatap muamelesi yapmak da bu çerçevede değerlendirilmeli… Arap Baharının bir anda tersine çevrilerek kışa dönüştürülmesi de… ABD ve Avrupa’nın bu coğrafyada dilediği gibi at koşturmak üzere sahneye koyduğu bütün oyunlar, aynı maksada matuf… Orta Doğu’yu yeniden dizayn etmek! Bunu yaparken de, Türkiye’yi olabildiğince kendi içinde meşgul edip, mesela Suriye’ye karıştırmamak!.. Bunun için gerekirse her türden terör örgütüne gizli-açık biçimde destek vermek… Şurası asla unutulmasın, Batı hegemonik politikalarından vazgeçmiş değildir, asla vazgeçmez.  Bunun için gerekirse Irak’ı uydurma bahanelerle işgal eder ve bölüp parçalar. Orada kurduğu düzenle halkının bir kısmını diğerine hasım hale getirir ve iç çatışmalarla daimi bir istikrarsızlık ortamı hazırlar. Bu ortamda DAEŞ gibi örgütlerin bitmesine imkân verir. Sonra bu örgütle mücadele etmek için yeni programlar yapar, yeni askerî üsler kurar… İcabında BM’den hemen karar çıkarıp, birdenbire Libya’yı bombalayarak aşiretler çatışmasını başlatır, Mısır’da halkın seçtiği demokratik iktidarı bir karşı darbe ile devirir ve yerine “uslu çocuk” olacak bir kukla askerî rejimi oturtur. Suriye’de iç savaşı körükler, yüz binlerce insanın ölümüne ses çıkarmaz, tam tersine zemin hazırlar, milyonlarcasını da mülteci durumuna sokar. Sonra da burada istediği gibi bir düzen kurmak için kolları sıvar… Ne dersiniz, “MİT TIRLARI DAVASI”nın özeti, böyle değil mi sayın konsoloslar?!.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.