“Diyarbekir biziz, biz Diyarbekiriz…”

A -
A +

Önceki gün, Diyarbakır’da düzenlenen kalleş saldırıda yedi polisimiz şehit düştü… Bu alçakça eylemin ilk hedefi, Başbakanın şehre yapacağı ziyareti gölgelemekti. Ama Diyarbakır halkı, o kirli oyunu bozdu.

 

 
Dün, mübarek cuma gününde tam on şehidi toprağa verdik… Allah gani gani rahmet eylesin. Onların kederli aile efradına ve yakınlarına da sabır ve metanet versin! Çok zor ve sıkıntılı bir dönemden geçtiğimizi biliyoruz. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Şehit ailelerinin tarifsiz üzüntüsünü, onların ruh hâlini burada kelimelerle anlatmak mümkün değil. Fakat yapılabilecek başka bir şey de yok, ne yazık ki… Son dokuz ayda üç yüz altmıştan fazla şehit verdik. Ayrıca bölücü teröristlerin vahşi ve barbar saldırılarında, yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetti. Milletçe acımız çok büyük. Lakin teröre karşı mücadelenin de hiç gevşemeden devam etmesi lazım. Bunun başka yolu yok… İç ve dış düşmanların topyekûn biçimde saldırıya geçtiği şu dönemde, milletçe birlik ve beraberlik ruhu içinde bu tasalluta karşı göğüs germemiz lazım. Ancak böylelikle şehitlerimize layık olabiliriz. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, dün acılı Diyarbakır’da ifade ettiği üzere; “O kardeşlerimiz Diyarbakır Şam gibi, Halep gibi tahrip olmasın diye canlarını feda ettiler. Artık onlar ebediyen Diyarbekirlidir…”

Evet, Şam’ın, Halep’in, Hama’nın, Humus’un, Bağdat’ın, Musul’un hâli meydanda!.. Neredeyse taş taş üstüne bırakılmamış. Bir taraftan haricî düşmanların amansız bombardıman ve tahribatı, diğer yandan içerideki hain ve işbirlikçilerin vahşeti… Felaket üstüne felaket! Lakin esas vebal, bu felaketin geleceğini göremeyen, görmek istemeyen ve bile bile bu ateşe benzin döken hainlerdir, emperyalist güçlerin uşaklarıdır. Neticede bu ihanet değirmenine su taşıyan hainler ve gafiller de perişan olup gidecek. Tarih hep böyle kaydetmiş. Hainlerin iflah olması asla mümkün değildir… Bu sebepledir ki, bizim ülkemizi de Irak ve Suriye’ye; Yemen ve Libya’ya benzetmek için yıllardır Şeytanla ortak çalışanlar, eninde sonunda burun üstü çakılacaklar. Fakat ne hazindir ki, bu şer güçler minimize edilene kadar, böylesine yüreğimizi yakan katliamlara devam etmekten katiyen vazgeçmeyecekler. O yüzdendir ki, bu hainlerin ve bunlara bilerek ya da bilmeyerek destek veren sair gafillerin, sırf zihinleri karıştırmak için; barış ve benzeri kavramdan dem vurması, aldatmaca ve tuzaktan başka bir şey değil. Böyle olduğunu, çözüm sürecinde şehirlere yüzlerce ton patlayıcı stoklayarak, daha sonra da bunu kimi işbirlikçi belediyelerin yönetimlerinin iş makineleriyle; cadde ve sokaklara, şehirler arası yollara tuzaklayarak, en vahşi ve en kalleş biçimde ortaya koydular…

Artık bu saatten sonra bu hainlerin ve bunlara her türlü destek veren işbirlikçilerinin hiçbir sözüne itibar edilmesi düşünülemez. Onlar çözüm süreci boyunca, güya devlete geri adım attırmak için haince, alçakça hazırlık yaptılar ve bunu eyleme döktüler. Dokuz aydan beri bu ihanetin sonuçlarını izliyoruz.

Peki, bundan sonra ne olacak? Gayet açık. Bölücü terör örgütü hezimete uğrayacak. Milletimiz ve devletimiz kazanan taraf olacak. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Diyarbakır halkının dün, terör örgütünün harabeye çevirdiği Sur’da, kendisini “Diyarbekirli Ahmet” diye takdim eden Başbakan Davutoğlu’na karşı, gösterdiği sevgi seli, bunun en güçlü ispatıdır. Evet, Diyarbakır her şeye rağmen dimdik ayakta ve bölücü teröre karşı sarsılmaz iradesiyle devletin yanında…

Sayın Davutoğlu’nun şu sözleri de, devletin kararlılığını en net biçimde bir kere daha ortaya koyuyor: “Zannettiler ki korkacağız… Allah bu canı alacaksa, Diyarbakır’da alsın. Kürt kardeşlerimle beraber burada bu emaneti teslim edeyim. Bize geri adım attıramazlar…”

Terör örgütü büyük bir küstahlıkla devlete karşı güç kullanma yoluna gitti. Devletin gücü karşısında tükenmeye başlayınca da, bu şekilde en kalleş, korkak ve barbar eylemlere yöneldi. Ama bunun cezasını en sert biçimde görecek. Söndürdüğü masum canların hesabını verecek, döktüğü bütün kanların bedelini en acı biçimde ödeyecek… Bizi asla bölemeyecekler!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.