“Sosyal medya” mı, "asosyal medya" mı?

A -
A +

Teknoloji üzerinden, insanlar arasındaki sosyal ilişkileri sıfırlayan bu medya akımı, nasıl oluyor da “sosyal” diye takdim ediliyor? Sosyallik bunun neresinde acaba? Bütün mesele, “paylaşma” mı?

 

 
Başlangıçta adı matbuat idi… Tabetme, yani (kâğıda) basma anlamına gelen kökten, bütün matbaa işlerini ifade ediyordu…  En evvel kitapları, daha sonra da “ceride ve mecmua-bugünkü kullanımla gazete ve dergi” türünden mevkuteleri (yani süreli yayınları) de içine almak üzere, hepsine birden basın denildi zamanla. Nihayet radyo ve televizyon yayınlarının da katılmasıyla, haberleşme vasıtaları çeşitlenince; bu defa hepsini birden karşılamak üzere, ‘iletişim ortamı’ anlamına gelen, Batı kökenli “medya” kavramı hayatımıza girdi. Ancak yazılı, görsel ve işitsel medyaya eklenen yeni yayın mecraları o kadar farklı yapı ve mahiyet arz ediyor ki, klasik “medya” kavramının, artık tümünü karşılayıp karşılamadığını herhâlde irdelemek lâzım! Medya kavramının muhteva ve mahiyeti böyle değişip çeşitlenince, internet medyası, sosyal medya vb. yeni türetmeler yapılır oldu. Teknolojiyi geliştiren yabancılar olunca, kavramlaştırma da onların dili üzerinden oluyor hâliyle… Net, network, internet vs. ilgili kelimelerin Türkçe karşılığını, bir müddet sonra bulup yerleştirmeye çalışsak dahi, yeterince başarılı olamıyoruz ne yazık ki! “Sosyal” kavramının bizdeki karşılığı, eskiden ‘içtimai’ idi. “Öz Türkçe” iddiasıyla, daha sonraları ‘toplumsal’ demeye başladık.

“Sosyal medya” yerine birileri “toplumsal medya” ifadesini kullanıyor mu, doğrusu bilmiyorum. Ancak tam aksine, insanlar arsındaki sosyal ilişkileri büsbütün azaltan bir medya akımına, acaba neden (SOSYAL) bir nitelik kazandırılmakta? İnternet veya akıllı telefon bağımlısı olup, aile efradıyla; çevresiyle büsbütün ilişkilerini koparan, sonunda içine kapanıp psikolojik sorunlar yaşayan insanları, yani bizzat bu medya vasıtasıyla asosyal hâle gelen kişileri, toplum düzenine uydurabilmek için yeni tedbirler alınmaya çalışılıyor. Sizler de hemen her gün görüyorsunuzdur, yan yana oldukları hâlde, birbiriyle konuşmayıp mesajlaşan gençlerin haddi hesabı gerçekten yok! Almanya’nın bir kentinde, kafasını telefonundan kaldıramayan, bir nevi ‘bağımlı’ diyebileceğimiz insanlar için, artık yere gömülü trafik işaretleri uygulaması başlatılmış… Bu uygulamaya verilen tepkiler de çok farklı. Kimi uygulamayı çok aptalca bulurken, kimisi de bunun artık gerekli olduğunu söylüyor. Bazılarınız hatırlayabilir, Güney Kore’de bir kişi, yolda yürürken cep telefonu ile konuştuğu için başını ağaca çarpıp hayatını kaybetmişti. Buna benzer çok sayıda olay yaşandı.

Teknoloji ve onun üzerinden gelişip çeşitlenen, giderek de bireyselleşen sosyal medyanın, daha ne gibi sosyal felaketlere kapı aralayacağını bugünden kestiremiyoruz. Ama insanlar arasındaki fiziki görüşme ve sosyal ilişkileri sıfırladığı apaçık. Ziyaretlerin, mektuplaşmanın; yüz yüze konuşmanın, sohbet etmenin yerini telefon mesajları ve tweetler aldı… Bunun da ötesinde, en önemli memleket meseleleri, 140 karakterlik bir Twitter mesajı çerçevesinde hâlledilmeye çalışılıyor!.. Bu kadar ucuzluk, köksüzlük, ruhsuzluk bizi nereye götürecek, doğrusu düşünmek dahi istemiyor insan. Bugün milyonlarca takipçisi olan siyasetçi, sanatçı veya sporcular var. İnsanlar, fazlasıyla garip; mantıksız ve tabii ki başkalarına hiçbir faydası olmayan bilgileri, olayları ve meseleleri bu mecralardan paylaşıyorlar. Böylece sözüm ona sosyalleşmiş oluyorlar! Yedikleri öğün yemeklerinin resminden tutunuz, akla gelmeyecek en saçma görüntülere kadar, her şey paylaşılıyor. Bu paylaşmada sınırlar o kadar zorlanıyor ki, insanların özel hayatları, aile mahremiyeti falan diye bir şey kalmıyor.

Böylece her türlü sosyal ve psikolojik rahatsızlıklarla malul sapıklar, teşhirciler; röntgenciler, kısacası tedaviye muhtaç yaratıklar, doğru dürüst bir kontrol ve düzenin olmadığı ortamda at koşturabiliyorlar… Hâl böyle olunca toplumda yaşanan tuhaflıklar, artan suç oranları ve her türlü kişilik bozukluğundan doğan sakil davranışlar karşısında şaşırıp kalıyoruz. Sosyal medya üzerinden gerçekleşen saldırılar ve işlenen suçlara karşı, henüz etkili biçimde bir hukuki ve idari tedbir de geliştirilebilmiş değil. Bu alandaki boşluklardan yararlanıp, her türlü tezvirat ve ajitasyonu yapanlar, hukuki düzenlemelere şiddetle karşı çıkıyorlar. Çünkü bulanık suda balık avlamayı sürdürmek işlerine geliyor. Ne kadar “sosyal yaratıklar” değil mi!..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.