E. Generallerin beyanları...

A -
A +
Bu memlekette, muvazzaf veya emeklilik dönemlerinde; generallerin konuşması yahut konuşmaması veyahut konuşup da bir şey söylememesi, genellikle problem doğurmuştur!..
 
15 Temmuz darbe kalkışmasıyla ilgili olarak, kurulan Meclis Araştırma Komisyonundan dişe dokunur bir sonuç çıkmasını, doğrusu hiç kimse beklemiyor! Bunun iki temel sebebi var. Birincisi kurulan komisyonun yaptırım yetkisi bulunan ‘soruşturma’ değil de, sadece işin sonunda bir rapor hazırlamakla iktifa edecek ‘araştırma komisyonu’ olmasıdır. Hazırlanacak rapor da, daha önce tanzim edilen benzerleri gibi, tozlu raflarda yer almaktan öteye bir fonksiyon ifa etmeyecek. Bu netice direkt olarak Komisyonun anayasal statüsü ile alakalı. İkinci olarak da şu ana kadar bilgilerine başvurulmak üzere çağırılan ve içlerinde bazı eski genelkurmay başkanlarının da bulunduğu zevatın beyanlarında, sadra şifa olacak mahiyette bir somut bilgi ve delil teşkil edecek nitelikte tespitin yer almamasıdır… Bahse konu Komisyon, başlangıçta 15 Temmuz'la ilgili olarak ismi telaffuz edilen pek çok şahsı davet edeceğini duyurmuştu. Ancak daha sonra bu çağrı listesinin daraltıldığını veya bazılarının zaten komisyona gelmeyeceğini öğrendik… Neyse, asıl üzerinde durmak istediğim husus bu değil.
Asıl konumuz, eski genelkurmay başkanlarından Sayın Hilmi Özkök’ün Meclis Araştırma Komisyonunda yaptığı belirtilen açıklamaların medyaya sızmasıyla başlayan tartışmalar ve esasen bu “açıklamaların” mahiyeti… Bu memlekette muvazzaf veya emeklilik dönemlerinde, generallerin konuşması yahut konuşmaması veyahut konuşup da dişe dokunur bir şey söylememesi hep sorun teşkil etmiştir!.. Öncelikle şu hususun altını çizeyim. Kendi meslekleriyle ilgili olarak, sayın paşaları kritik etmek gibi bir hadsizlik yapacak değilim. Her birinin otuz-kırk senesini verdiği, askerî alanla ilgili; bilgi, tecrübe, sefer veya hazar zamanındaki karar ve uygulamalarına dair değerlendirme yapma yetkisi, ancak aynı mesleğin uzmanlarına mahsustur. Benim takıldığım ve çoğu kez hayal kırıklığına uğradığım mesele, generallerin sosyal ve siyasal alanlara dair bilgi yetersizliği veya değerlendirme hatalarıdır. Gerçekten şöyle otuz, kırk, elli yıl geriye dönüp; çok önemli bir kısmı artık unutulmaya yüz tutmuş, arşivlerdeki kayıtlara bakıldığında, bir zamanlar sahip oldukları gücün görkemiyle hiç de mütenasip olmayan ne gaflar yaptıklarını, ne çamlar devirdiklerini görürüz…
Vesayet sisteminin başını döndürdüğü kimi generallerimiz, geçmişteki netameli dönemlerde, içtimai, siyasi ve iktisadi konularda konuşmaya kalktıklarında, rütbeleriyle ve makamlarıyla hiç de bağdaşmayan hatalara düçar olmuştur!.. Aslında bizim generallerimiz pek fazla konuşmaz veya konuşmak istemezler. Mesela emekli de olsa, generallerin mülakat verdikleri gazetecilerin sayısı son derece sınırlıdır. Onların dışında kalan gazetecilerle konuşmazlar yahut konuşmaktan çekinirler. Bunun gibi, paşalarımızın generallerimizin yazma isteği de pek yaygın değil ne yazık ki! Yazanlar da genellikle hatıra türünden yazmışlardır. Meslekleriyle ilgili olarak veya bölgesel ve küresel konulara dair, kalem oynatıp eser meydana getirenler azınlıktadır… Yine çok önemli makam ve mevkilerde görev yaptıkları hâlde, ülkedeki kritik meselelerde, hatta bizatihi önem verdikleri ve takip ettiklerini söyledikleri konularda, şaşırtıcı derecede bilgi eksikliği ve yanlışlığı içinde olmalarının izahı mümkün değildir. Hilmi Özkök, benim nazarımda başarılı genelkurmay başkanlarından biridir. Onun görev yaptığı dönemde, karşı karşıya kaldığı zorluklar bakımından merhum Memduh Tağmaç’a benzetirim. Tağmaç, 12 Mart döneminde muhtemel bir darbeyi önleyebildi, fakat muhtırayı önleyemedi. Hilmi Özkök’ün de, devletin anayasal nizamını silah zoruyla rafa kaldıracak niyet ve teşebbüslere karşı sıkı durduğunu, teslim etmek gerekir…
Gelgelelim aynı Sayın Özkök’ün, hatta sol cenahın mütedeyyin olmakla muaheze ettiği Özkök’ün, Meclis Komisyonunda FETÖ ile ilgili olarak yaptığı açıklamaları okuduğumda, tabir yerindeyse şoke oldum! Hilmi Özkök gibi birisi, bu kadar bilgi eksikliği ve yanlışı içinde olamazdı, olmamalıydı. Burada söz konusu olan yalnızca Özkök değil elbet… 28 Şubat döneminde tuğla kalınlığındaki klasörler içine, çok ciddi edalarla doldurulan gazete kupürleriyle, dindar ve muhafazakâr insanların, cemaatlerin nasıl haksız ve acımasız biçimde baskılandığını hatırlayalım. Keza son elli yılda vesayete meraklı generallerin siyaset ve siyasetçilerle ilgili üfürmelerinin ne kadar gerçeklerden uzak olduğunu da unutmayalım ve bu tavırların ülkeye ne kadar zaman ve enerji kaybettirdiğini dikkatlerden kaçırmayalım… Umarız artık bunlar geride kalmıştır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.