Suriye’de yeni güçler dengesi…

A -
A +
Altı yıldır devam eden iç savaşta yeni bir safhaya gelinmiş durumda. Bu noktadan sonra Suriye’de belirleyici rol oynayacak üç devleti şöyle sıralayabiliriz: Rusya, Türkiye ve İran… Peki, ABD nerede?
 
Aylardır Halep’teki insani drama dünyanın dikkatini çekmeye çalışan resmî ve sivil kurumlar, bir türlü seslerini duyuramadılar. Ve 21. Yüzyılın belki de en vahşi katliamı burada yapıldı. Hâlihazırda, Halep’te kaç kişinin hunharca öldürüldüğü, kaç kişinin esir veya rehin alındığı ve bunların akıbetinin ne olduğu konusunda sağlıklı bir bilgiye sahip değiliz. Son olarak tahliye edilmeye çalışılan 800 kişinin Şii milisler tarafından rehin alındığı belirtiliyor. Doğu Halep’ten çıkarılmaya çalışılan sivil insanların sayısı hakkında da net bir bilgi yok. 30 bin, elli bin, seksen beş bin gibi rakamlar telaffuz ediliyor. Halep bölgesinde, katil Esad rejimi ile birlikte etkili olan Rusya ve İran’ın tavırları, kuşatma altında bulunan insanlar için büyük tehlike. Halep halkı, benzeri II. Dünya Savaşı'nda görülen bir bombardıman neticesinde, çaresiz kendi topraklarını terk ediyor. Nitekim dün yine tahliye esnasında, yapılan saldırıda en az 14 kişi hayatını kaybetti ve çok sayıda insan da yaralandı. Zalim Baas rejimi yanında savaşan İran, tabir yerinde ise Suriye’de aslan payı istiyor!.. Elbette İran’ın böyle bir şeye gücü yetmeyecektir. Çünkü bugün itibariyle Suriye’de asıl belirleyici güç Rusya’dır. Bunun altını çizelim… Ama beş seneden beri, Suriye’de bilfiil asker ve milis güçleriyle rejimin safında savaşan İran, sonuna kadar asılacaktır. Suriye’de verdiği kayıpların bedelini stratejik olarak almak için her yolu kullanacaktır!..
Suriye’de bundan böyle esas belirleyici güçler olarak, üç ülkenin ismini şöyle sıralayabiliriz: Rusya, Türkiye ve İran… Burada sorabilirsiniz: Peki, Amerika nerede? Amerika, yanlış politikalarda ısrar ederek, Suriye’de kendi kendisini etkisiz hâle getirmiş bulunuyor. Şu tabloya bakar mısınız? Koskoca ABD; Suriye’de bir terör örgütünü (PYD/YPG) müttefik yaparak, güya onunla birlikte başka bir terör örgütüne (DAEŞ) mücadele veriyor!.. Dünyanın en büyük askerî ve ekonomik gücü olan bir devletin, ahmak idareciler yüzünden düştüğü hâle bakınız… Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, dün ABD’nin Suriye’de art arda büyük yanlışlar yaptığını söyledi. Bu basiretsiz politikalar, Rusya’ya Suriye ve Doğu Akdeniz’de müthiş bir stratejik avantaj sağladı. Kısa zamanda ve kolayca kazandığı avantajı, Rusya sonuna kadar değerlendirecektir. Ancak Rusya’nın da imkân ve kabiliyetleri bir yere kadar. Yani mevcut durumu daha fazla sürdürme imkânı yoktur. Onun için Suriye’de bu konumunu garanti altına alacak, nihai çözüm ve ondan önce de mecburen kalıcı bir genel ateşkes ortamını sağlamak istiyor. Putin’in son olarak yaptığı açıklamalar bunun göstergesi… Rusya peş peşe yeni hamleler yapacaktır. Bu çerçevede dillendirilen, “Cenevre görüşmelerinin devamı niteliğinde, bundan böyle Kazakistan’ın Başşehri Astana’nın buluşma yeri olarak belirlenmesi…” Rusya’nın niyetini açık biçimde ortaya koyuyor.
Putin, “Biz Erdoğan ile anlaştık" dese de, şüphesiz bu görüş Türkiye tarafından onaylanmış değil. Nitekim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu konuda Rusya’yı bir nevi tavzih eden bir açıklama geldi. Ama şurası artık kesinleşmiş bulunuyor. Bundan böyle Suriye’de, Baas rejiminin hiç sözünden çıkmayacağı, çıkamayacağı güç Rusya’dır. Bu, İran için de geçerli. Çünkü Rusya’ya rağmen İran da istediği gibi at koşturamaz. Fakat İran, bugüne kadar sarf ettiği efor karşılığında, ayakta kalabildiği sürece Esad’ın yanında olmak ve dolayısıyla onu da kendine yakın tutarak etkili olmak, buna ilaveten, hatta daha da önemli bir hedef olarak, Lübnan’daki Hizbullah örgütünü etkili biçimde siyasi ve askerî açıdan destekleme imkânı bulmak hedefindedir. Bunun için bütün imkânlarını kullanacaktır. İran'ın bölge üzerinde gücünü ve boyunu aşan çok büyük hayalleri olduğu bir sır değil. Nitekim Devrim Muhafızları Komutanı olan general bundan sonra hedeflerinin Yemen ve Bahreyn olacağını söyleme cür’etinde bulundu. Bu, Rusya’nın desteğiyle elde ettikleri sonucun verdiği şımarıklıktır. Rusya İran’a daha ne kadar ve nereye kadar böyle destek verir, belli değil. Ama İran’ın Şiî yayılmacılığını körü körüne arkalamayacak kadar tarihî tecrübeye sahiptir.
Türkiye’nin durumuna gelince… Özellikle Fırat Kalkanı Harekâtının başlamasıyla, Türkiye’nin Suriye ve Bölge politikalarında yepyeni bir sayfa açılmıştır. Bunun devamının nasıl olacağı ayrı bir yazı konusudur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.