Herkes “birlik mesajı” veriyor da…

A -
A +
Kim tarafından gündeme sokulduğu tam belli olmayan, bir “yaşam tarzı” hikâyesiyle yine zihinler karıştırılmaya çalışılıyor. Öyle ki, kırka yakın insanın öldürüldüğü terörist saldırı bile ikinci plana itildi!..   Bu “HAYAT TARZI” veya bir kesimin özellikle kullandığı kalıpla “yaşam tarzı”, hayli eski bir hikâye. Zaman zaman birilerince tedavüle sokulur, epeyce tartışmalara malzeme olduktan sonra, ihtiyaç duyulduğunda tekrar ısıtılmak üzere soğumaya bırakılır… 1990’lı yıllarda, Refah Partisinin büyük şehirlerde belediye başkanlıklarını kazanmasından (1994) sonra, önce belediye otobüslerinin kadın ve erkekler için ayrılacağı iddiasıyla, ortalık toz dumana katıldı. Aralık 1995 seçimlerinde aynı partinin birinci sırada sandıktan çıkacağı, belki de tek başına iktidara gelme ihtimali belirince, bu “YAŞAM TARZI” hikâyesi iyice köpürtülmüştü. Bir örnek vereyim de meselenin nerelere tırmandırıldığı daha iyi anlaşılsın. Toplumun bir kesiminde, “Refah İktidarı” kaygısının iyice yükseldiği sıralarda; sosyal bilimci olan ve bir gazetede köşe yazıları da yazan sol görüşlü bir Profesör (ismini vermeyi gerekli görmüyorum), ciddi ciddi (veya saf saf!) bana şunu sormuştu: “Bu Refah Partisi iktidara gelirse, bütün kadınlara siyah çarşaf giydirecek mi? Mesela bizim hanım çarşaf giymek istemez…” Evet, bazılarınızın bıyık altından güldüğünü hissediyor gibiyim. Fakat gerçekten o koskoca Prof. bu soruyu sormuştu… Şu günlerde de, örneklerini bolca televizyon ekranlarında gördüğünüz bu türden akademisyen ve ‘uzmanlar’, malum hikâye üzerinden ha bire ahkâm kesiyorlar… Reina adlı gece kulübüne yapılan terörist saldırıyı, Diyanet İşleri Başkanlığının 30 Aralık Cuma günü camilerde okuttuğu hutbenin konusuna bağlayan akademisyen etiketli kimi geri zekâlılar da gördük. Bunları ‘düşünce adamı - entelektüel diye, ekranlara çıkarıp halkın zekâsıyla dalga geçen aynı türden gazetecileri saymaya gerek var mı? Ama işte bu güruh, kamuoyunu yanlış yönlendirebiliyor ve meseleye vakıf olmayan insanları, bambaşka istikametlere sevk edebiliyor. Hele bir de sosyal medyada sergilenen rezalet var ki, üstüne tüy dikiyor. Bir memlekette sosyal konuların tartışılması bu seviyede cereyan ediyorsa, toplumsal barış ve huzura yönelik tehlike olarak yeter de artar… Refah Partisi ve daha sonra da Adalet ve Kalkınma Partisi’; önce yerel bilahare merkezî yönetime hâkim oldu. Bu zaman zarfında, toplumun hayat tarzıyla ilgili; en ufak bir dayatma veya zorlama söz konusu olmadığı hâlde (Zaten böyle bir şey olabilir miydi ki…), her fırsatta bu teraneye başvuranlar, sizce ne yapmak istiyor olabilir?.. Yaptıkları şey düpedüz tezvirat! Maksatları da toplumu yersiz endişelere sevk etmek, şayet becerebilirlerse kamplara bölmek ve böylece ülkede huzuru bozmak… O sebepledir ki, bir taraftan sureta birlik mesajı verip diğer yandan (bilerek veya bilmeyerek) fitne tohumu eken veya fitnecilerin safında borazanlık yapanlar, kusura bakmasınlar, hiç kimseyi kandıramazlar. Bu ülke ve bu halk on yıllardır, kendisine kurulmak istenen pek çok tuzağı boşa çıkardı. “YAŞAM TARZI” hikâyesi fazlasıyla bayatladı. Böyle boş ve temelsiz şeylerle toplumu provoke etmek, asla ve kat’a samimi bir davranış olamaz. Dolayısıyla böyle bir hikâye üzerine kurulmak istenen birlik mesajları da etkili olamaz. Birlik ve beraberliğin pekiştirilmesi, öncelikle ön yargıların terk edilmesiyle mümkündür. Reina Kulübünün sahibi ve çalışanlarının mezhebinden-meşrebinden yola çıkarak, topluma Sünnilik – Alevilik konusunda fitne sokmak isteyenler, şu ana kadar terörist saldırıya dair ortaya çıkan bilgilere bakıp hiç utanmıyorlar mı acaba? Aylardan beri hazırlık yapan, yurt dışından getirilen, ülkenin belli başlı şehirlerinde dolaştırılan ve ortaya çıkan ipuçlarına göre, belki de şimdiye kadar gerçekleştirilen saldırıların en ustalıklı, en profesyonel ve ancak büyük devletlerin istihbarat servislerinin tezgâhlayabileceği cinsten bir olayı bu kadar basite indirgemek her şeyden önce ahmaklıktır!.. Şüphesiz herkes birlik ve beraberlik mesajları verebilir. Ama bu mesajların samimi olması gerekir. Aksi hâlde hiçbir kıymeti yoktur. Türkiye’nin esasen bir yaşam tarzı meselesi yoktur. Toplumun geniş kesimlerinin bu konuda bir endişesi de yoktur. Buna emin olabilirsiniz. Meczup tipli kişiler üzerinden tezgâhlanan ve insanları kışkırtmaya dönük tezgâhları, toplum olarak mutlaka boşa çıkarmalıyız.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.