Barzani tarihten ders almamış!..

A -
A +
Bütün uyarılara rağmen, referandum konusundaki hatalı tutumunda ısrar eden Mesud Barzani “Bizim için ütopyadır” dediği bağımsızlık meselesini, açıkça kendi iktidar koltuğuna feda ediyor…
 
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlığı hukuken sona ermiş olan, ancak fiilen (de facto) koltukta oturmaya devam eden Mesud Barzani, ailecek üç kuşak boyu sürdürdükleri siyasi liderlik konumunu büsbütün kaybetmemek için, tehlikeli denemelere girişti. Oysa Kürt devleti konusunda ta çocukluk yıllarından beri bire bir yaşadığı tecrübeleri doğru biçimde değerlendirebilmiş olsaydı, ‘Kak Mesud’ bu yeni serüvenden uzak durmayı tercih ederdi… Ama tam tersine bir yola saptı! Mesud Barzani, Orta Doğu bölgesinin baştan aşağı kan ve ateşe boğulduğu bir dönemde, “bulanık suda balık avlama” misali, bağımsızlık ütopyasını gerçekleştirme teşebbüsünde bulunma cür'etini gösterdi. Ancak başta Irak, Türkiye, Suriye ve İran olmak üzere; bütün diğer bölge ülkeleri için yepyeni ve nereye kadar tırmanacağı meçhul bir bunalıma da böylece kapı araladı. Barzani apaçık şekilde fırsatçılık yaptı. Lakin bu fırsatçılığının fena hâlde geri tepeceğini ya hesaplayamadı yahut da bile bile lades yaptı!.. Her hâlükârda geçmişi hatırlamak istemediği belli oluyor. Kapalı kapılar ardında Barzani’nin kulağına kimler neyi sufle etti, tam olarak belli değil. Ancak tahmin ve analizler yapılabilir. Başta Amerika ve İsrail’in Bölge ile ilgili politika ve hedefleri… Irak’ın iç durumu ve yıllardır Kandil Dağında konuşlanmış PKK’nın Barzani ile gizli-açık rekabeti. Aynı şekilde Suriye’nin içine düştüğü felaket ve burada farklı şekilde bir çıkış yapan PKK/PYD yapılanmasının atraksiyonları…
Daha önce Abdullah Öcalan fiilen bölücü örgütün başında iken, defalarca Barzani’yi hedef alan çıkışlarda bulunmuştu. Bu yüzden olacak ki, Talabani’ye göre, Barzani genellikle PKK’ya daha mesafeli durmuştur… Suriye’de Kobani olaylarının baş göstermesi ve bilinen şekildeki seyri ile birlikte, PKK’nın Orta Doğu’da kullanılmaya çok müsait yeni bir enternasyonal unsur hâline gelmesinin, çok değişik yansımaları oldu. En önce PKK, Türkiye’de “çözüm süreci” diye ifade edilen çatışmasızlık ve bilahare silah bırakma taahhüdünü bozmaktan kaçınmadı. Çözüm sürecinin rayından çıkması ve peşinden teşebbüs edilen kent savaşı eylemlerinin, bölücü örgüte nelere mal olduğu meydanda… Fakat örgüt yöneticileri hâlâ kuyruğu dik tutmaya çalışıyor! Ancak dış güçlerin Kandil merkezli PKK yapılanmasından öteye daha çok Suriye topraklarında gelişen yeni örgütlenmeye ağırlık verdiği görülüyor. Amerika’nın DEAŞ’la mücadele kılıfı içinde PYD/YPG’ye aktardığı binlerce tır dolusu silahın başka bir izahı var mı? Suriye’de Kobani ile başlayan ABD destekli kanton yapılanması ve devamında dayatılmaya çalışılacak özerk bölge hedefinin belirginleşmesi, Mesud Barzani’yi farklı şekilde motive etmiş olabilir… Ne de olsa bağımsızlık mücadelesinde öncü konumunda iken, PKK/PYD’nin gerisine düşmeyi istemez!..
Gelgelelim Mesud Barzani, her durumda geçmişteki acı tecrübeleri gereği gibi değerlendirememiş oluyor. Babası Mustafa Barzani de pek çok hata yapmıştı. Bir dönem Kuzey Kore’nin kurucu başkanı Kim İl Sung gibi, o da Kızılordu’da albay rütbesi ile askerlik yapmıştı… 1946’da Sovyetler Birliği İran yönetimini cezalandırmak için, Mahabad Bölgesinde bir Kürt devleti kurdurmuştu. Mustafa Barzani bu devletin savunma bakanı idi… Velakin İran devleti kısa zamanda kendini toparlayıp sun’î Kürt devletinin üzerine gidince, her şey altüst oldu. Altı ay sonra bu devletten eser kalmadı. Ve Baba Barzani aşiretiyle birlikte güç bela kendisini Kuzey Irak’a atabildi!.. Hadi diyelim tam da o Kürt Devleti ile birlikte, 1946’da Mahabad’da doğan Mesud Barzani, bu tecrübeyi idrak edecek yaşta değildi. Peki, daha sonra 1960’larda ve 1970’lerde, Kuzey Irak’ta İran Şahı Rıza Pehlevi ve Amerika’nın ve dahi İsrail’in destekleriyle girişilen bağımsızlık mücadelelerinde yaşananları; Baba Barzani’nin tıpkı 1946’da olduğu gibi, değişen dengeler sonucu yine apar topar kaçmak zorunda kalması ve Amerika’da ölmesi… Bunları da mı idrak etmedi? Hayır, ama bütün bunları ‘Kak Mesud’ en yalın şekilde yaşadı.
Peki, 'Kak Mesud’un 1980’li ve 1990’lı yıllarda Celal Talabani ile yaşadığı dişe diş mücadeleler? Talabani tam da her taraftan Mesud’u kuşatmışken ve boğmak üzere iken, onu kim kurtardı? Evet, bildiniz, Türk askeri oraya gitti ve Mesud  Barzani’yi basbayağı ölümden kurtardı. Yani Barzani’nin Türkiye’ye can borcu var!.. Ve yarın öbür gün şartlar benzer şekilde gelişirse, 'Kak Mesud’un Türkiye’den başka sığınacağı yer de yoktur ha! O sebeple, yetkililerimiz uygun bir dille bu gerçeği her vesile ile kendisine hatırlatıyor. Fakat ne olduysa Mesud Barzani bu uyarıları duymuyor, duymak istemiyor. Açıkça belirtelim ki, Mesud Barzani meşruiyeti olmayan bu referandumla arı kovanına çomağı sokmuştur. Bunun bedelini de muhakkak ödeyecektir. Ve ne yazık ki sadece kendisi değil, başkaları da bedel ödemek zorunda kalacaktır… Yazık, çok yazık!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.