Baran eve gelemedi!...

A -
A +
İstanbul’un Eyüp ilçesi İslambey Mahallesi’nde, bir inşaat alanında, arkadaşlarıyla beraber oynayan 9 yaşındaki Baran Geldi, kazık çukuruna düşerek hayatını kaybetti. Evet, Baran eve gelemedi…
 
Acaba Türkiye’de, mesela son on yılda, inşaat çukurlarına, hafriyat yerlerinde oluşmuş göletlere, foseptik çukurlarına, üzeri açık bırakılan kuyulara ve benzeri yerlere düşmek suretiyle kaç insanımız hayatını kaybetmiştir? Resmî makamların elinde böyle topyekûn bir istatistik olduğunu sanmıyorum. Şayet olsaydı, belki bu çeşit olayları önlemek için daha ciddi tedbirler alınırdı. Sadece tedbir alınmakla kalınmaz, gerekli dikkat ve özeni göstermedikleri için, başkalarının hayatını kaybetmesine sebebiyet veren sorumlular hakkında da gerçekten ciddi müeyyideler uygulanırdı diye düşünüyorum. İstanbul’da, Eyüp ilçesi İslambey Mahallesi’ndeki bir inşaat alanında, iki arkadaşıyla birlikte oynayan 9 yaşındaki İhsan Baran Geldi, kazık çakmak için açılmış olan bir çukura düşerek ağır yaralandı. Beş saatlik çaba sonucu çıkarılıp hastaneye kaldırılan Baran, ne yazık ki bütün gayretlere rağmen kurtarılamadı… Olayın akabinde İstanbul Valiliği, olayla ilgili olarak sorumlular hakkında gerekli işlemin başlatıldığını açıkladı. Bu arada inşaat müteahhidinin gözaltına alındığı bilgileri de geldi. Ancak küçük Baran ne yazık ki, evine gelemedi. Gelmeyecek… İnsanlar hayatını kaybettikten sonra açılan soruşturmalar maalesef çoğu kere bir formaliteden öteye geçmiyor! Mesela merak ediyorum 2017 yılında, Adanın Aladağ ilçesinde foseptik çukuruna düşerek hayatını kaybeden, biri kadın dört kişinin ölümüyle ilgili açılan soruşturmanın akıbeti ne oldu? Herhangi bir sorumlu bulundu mu? Bulunduysa hakkında ne gibi bir işlem yapıldı, yapılıyor?
Bakınız on beş gün önce Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde, beş yaşındaki Mehmet Güreke foseptik çukuruna düşerek hayatını kaybetti. O hadiseyle ilgili olarak da resmî soruşturma açılmıştır. Ama bu soruşturma beş yaşındaki yavruyu geri getirecek mi?! İki gün önce Trabzon’da kanalizasyon çukuruna düşen Levent K. isimli 55 yaşındaki vatandaşımız kayboldu. Arama çalışmaları neticesinde cansız bedeni bulundu. Heyhat, gerçekler acıdır… Yaklaşık bir ay önce de Kahramanmaraş’ta iki çocuk foseptik çukuruna düşerek hayatını kaybetti. Ahmet Dağ 11, Musa Cantürk 12 yaşındaydı. Musa da Baran Geldi gibi canlı olarak çıkarılmış ve fakat hastanede yapılan bütün müdahalelere rağmen kurtarılamamıştı. O foseptik çukurunun durumu neydi, nasıl ve kim tarafından açık bırakılmıştı? Bu facianın sorumluları kimlerdi? Bakalım açılan soruşturma neticesinde ortaya bir şey çıkacak mı? Bugüne kadar yollarda açılan ve etrafı çevrilip ikaz levhası asılmayan çukurlar sayısız vatandaş kolunu bacağını bazen de hayatını kaybetti. Bu çukurlar yüzünden sayısız trafik kazaları yaşandı. Ve yüzlerce vatandaş öldü, binlercesi yaralandı, sakatlandı, kolunu veya bacağını kaybetti. Hepsinin akabinde soruşturmalar açıldı, lakin o soruşturmalar sadra şifa olmadı…
Son birkaç ay içinde İstanbul’da çöken binaları, istinat duvarlarını hatırlayalım… O kadar insanımız hayatını kaybetti. Peki, bu felaketlerin sorumluları tam olarak bulundu mu? 17 Ağustos 1999 depreminde, bu ülkede 18 binden fazla insan hayatını kaybetti. Kâğıt gibi yırtılıp yıkılan binaların çoğu kalitesiz ve ruhsatsızdı. Ama sorumlular hakkında bir şey yapılamadı. Zira bunca vaka içinde, sadece bir tane müteahhit yargılanıp hapis cezası aldı… Peki, adalet yerini buldu mu? Nerede… Bu meselede bizim başımızı iki elimiz arasına alıp yeniden ve iyice düşünmemiz gerekiyor. Ciddiyet, ciddiyet, ciddiyet… Lafla peynir gemisi yürümüyor. Bunu idrak etmemiz lazım. Şair Orhan Veli Kanık, 1950 yılında Ankara’da, belediyenin açtığı bir çukura düşmüştü. Ankara’da iki günlük tedavi ve istirahatten sonra İstanbul’a gelip tekrar fenalaşınca, beyin kanaması geçirdiği anlaşılmış, ama artık iş işten geçmişti. Şimdi olaylara bakınca, o günden bugüne pek fazla bir şey değişmediğini görüyoruz. Her gün acı bir hadise cereyan ediyor ve hemen hepsinde can kaybı yaşanıyor. Velakin kayıtsızlık, sorumsuzluk, tedbirsizlik de devam ediyor. Göz göre göre tehlikeye karşı tedbir alınmıyor. Koca inşaat alanları açılıyor, ama etrafına doğru dürüst bir tel örgü çekilmiyor. Peki, bunu kim kontrol ediyor? Daha doğrusu kontrol eden var mı?
Maalesef bizim memleketimiz hâlâ iş kazalarının çok yüksek olduğu bir ülke. İş sağlığı, iş güvenliği sıkça konuşulan konular. Fakat ne gariptir ki, bunca lafa karşılık, kaza ve can kayıplarında bir türlü azalma olmuyor. Baranlar, Musalar, Ahmetler hep ölüyor. Yazık, çok yazık!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.