Ne S-400’den vazgeçeriz ne ondan ne ondan!

A -
A +
ABD, hâlâ daha Türkiye’yi S-400 hava savunma sistemi konusunda baskılamaya çalışıyor. Tabiatıyla esas derdi, kendi şartlarıyla Patriot füzelerini satabilmek… Bir de Barış Pınarı Harekâtı bahanesi var.
 
Her vesileyle Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticileri, ülkemizin millî güvenliği ve sair menfaatleri konusunda; kararlılıkla izlenen politikaları, ilgili bütün zeminlerde en açık biçimde dile getiriyorlar. Gerçekten bu konuda en net ve samimi üslup Türk devlet adamlarında müşahede ediliyor… Hatta zaman zaman, diplomatik elastikiyeti bir tarafa bırakarak, bazı şeyleri belki ihtiyatı ikinci plana atıp doğrudan ve açıkça söylemeleri eleştiri konusu dahi olabiliyor. Ama Türkiye, bu alanda dostlarına ve müttefiklerine yanlış yapmayan, yapmadığı için de kendine güveni tam olan bir ülke olarak, açık sözlü tavrını hep muhafaza ediyor. Dün ne dediyse bugün de sözünün arkasında durarak aynı tutumu sürdürüyor. Bazılarına şaşırtıcı gelse de, Türkiye’nin konumu ve kimliği genelde bu davranış biçimi üzerinden okunuyor… Hiç de yadırganacak bir durum olmasa gerek. Evet, bugün için yerli yersiz bir takım itirazlar, eleştiriler söz konusu olabilir. Ama hüküm neticeye göredir. Neticeye bakmak lazım! Ne diyor, Suriye’deki göçmenlerin geleceği konusunda, Sayın Cumhurbaşkanı Avrupa ülkelerine ne diyor? “Eninde sonunda bizim görüşümüze geleceksiniz!..” Yani bize destek vermek durumunda kalacaksınız… İşte bu, Türkiye’nin doğru yerde durmasından kaynaklanan öz güvenidir. Avrupa insani değerler ve ilkelerden önce, hep kendi menfaatlerini kovaladığı için, gerçekleri ya göremiyor veyahut görse bile göz ardı ediyor.
Fransa Devlet Başkanı Macron, Türkiye’nin PKK/PYD için yaptığı terör tanımının kendi tanımlarına uymadığını söylerken, tam da bu noktadaki yanılgılarını itiraf ediyor. Zira onlara göre, bahse konu terör örgütünün kimin hizmetinde ve kimlerin emelleri istikametinde faaliyet gösterdiği önemli… Türkiye için tehdit varmış, yokmuş onları hiç de ırgalamıyor! Macron, cirmine bakmadan “Orta Doğu’da küçük ortak olarak kalamayız” diyor. Bunu da, Trump’ın bastonu olma rolünü benimseyerek, hayata geçirmeye çalışıyor. ABD’nin yaklaşımı da başından beri emperyalist kimliğini teyit ediyor. Her şey benim olsun ve benim dediğimi gibi olsun istiyor. Trump ne diyor? “Petrolü seviyorum…” Suriye halkının malı olan petrol kaynaklarını resmen işgal ederek, bunun gelirleriyle bir garnizon terör devletçiği kurmaya çalışıyor. Aynı Amerika, hâlâ daha Türkiye’yi S-400 hava savunma sisteminden vazgeçirmeye çalışıyor… Bunun için, yeniden ‘yaptırım’ hikâyesini ısıtarak Kongre’den geçirme derdinde. Peki, bunu hangi uluslararası hukuk kuralına göre yapıyor? Hiç. Kural - mural tanıdığı yok. Kendi iç hukuk hükümlerini beynelmilel kaideymiş gibi dayatmaya kalkışıyor…
Belli ki, önümüzdeki günlerde ABD ile yeniden gerilimli bir hava içine gireceğiz. Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu, ABD tarafından yaptırım meselesinin ortaya getirilmesi hâlinde, buna karşılık İncirlik Üssü ve Kürecik Radar Sistemi’nin de gündeme gelebileceğini belirtti. Diğer taraftan Millî Savunma Bakanı Hulûsi Akar, S-400 hava savunma sisteminden vazgeçmenin kesinlikle söz konusu olmadığını bir kere daha açıkladı. Bu husus o kadar çok dile getirildi ki… Cumhurbaşkanı Erdoğan, aylar öncesinde, S-400 meselesinin bizim açımızdan bitmiş bir konu olduğunu ifade etti. Hakeza Sayın Çavuşoğlu ve Sayın Akar da neredeyse her gün beyanlarıyla bu meseleyi teyit ediyorlar. Evet, Türkiye S-400 sisteminden kesinlikle vazgeçmeyecek. Personelimiz hâlen Rusya’da eğitim görüyor. Sistem 2020 baharında kurulup hizmete bilfiil açılmış olacak. Dahası, bu konuda yeni çalışmalar da devam ediyor. Bir taraftan S-400 ve belki S-500 sistemi için teknoloji transferi, ortak üretim ve ortak ihracat konularında süren çalışmalar var… Diğer taraftan Türkiye’nin kendi millî sistemini geliştirme gayretleri sürüyor. Alçak irtifa savunma sistemi olarak Hisar, yüksek irtifa savunma sistemi olarak da Siper projeleri üzerindeki çalışmalar devam ediyor.
Kısacası Türkiye’nin kendi hava savunma sistemini en mükemmel seviyeye çıkarma konusunda çok yönlü faaliyet ve arayışları aralıksız sürüyor. Nitekim Fransa ve İtalya ile birlikte bu alanda iş birliği ve ortak proje arayışları da söz konusu. Aynı şekilde, Patriot sisteminin tedariki konusunda da, ABD’nin şartlarımıza cevap verecek tekliflerle gelmesi hâlinde kapı açık bulunuyor. Ancak Amerika, uzlaşma ve iş birliğinden ziyade, tek taraflı dayatmalarda ısrar ediyor. Kongre’de pişirilmek istenen yaptırım kararı, Halkbank davası vs. hepsi aynı oyunun parçaları… ABD şunu iyi bellemeli: Bu şekilde baskı ve şantajlarla, Türkiye’yi kendi millî istikametinden vazgeçirmek asla mümkün değil. Yani ne S-400’den, ne Hisar’dan ne de Siper’den vazgeçeriz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.