Kaşıkçı'yı kim öldürdü, kim öldürttü?

A -
A +

Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluk binasında hunharca öldürülüp, vücudu parçalara ayırılarak ortadan kaldırılan, gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili dava sona ermiş… Peki sonuç? Tam bir tiyatro!..

Korkunç bir cinayet… Cinayetle ilgili bütün izler ve deliller ortada. Üstelik dünyanın her tarafına yayılan bu deliller, cinayetin faillerini tartışmasız, apaçık biçimde ele veriyor. Lakin neticede bu cinayetin elebaşları hiçbir şekilde ceza almıyor… Ve dünya ağzı açık biçimde bir tiyatroyu seyrediyor! Daha da ötesi, ilk dakikadan itibaren bu cinayetin asli faili olarak bellenen, S. Arabistan Veliaht Prensi M. bin Selman, Cemal Kaşıkçı cinayetinden yakasını sıyırmak için; başta Amerika olmak üzere, Batı’nın etkili merkezlerine muhtelif yollarla milyar dolarlar akıttı… Bu rüşvetler, kimi zaman ticari anlaşma, kimi zaman silah alım bedeli diye takdim edildi. Ve bu rüşvete özelikle ABD Başkanı Donald Trump’ın ne kadar tav olduğunu, daha önce de bu köşede mükerrer olarak yazdık. Paranın (kara paranın) çirkin yüzü böyle maalesef. Hayli meşhur bir gazeteci, kendi ülkesinin diplomatik temsilcilik binası içinde (Mekânın özelliğine dikkat isterim… Güya en korunaklı olması gereken ve insanların can güvenliğinden emin olarak gidebilecekleri bir yer mahiyetinde…), tüyler ürpertici bir biçimde, tam bir vahşetle öldürülüyor. Vücudu parça parça ediliyor ve daha sonra diplomatik kuryeler içinde, başka yerlere taşınıp oralarda bir biçimde yok ediliyor. Bütün izler güya siliniyor!.. Ama hesaplayamadıkları bir şey buna mâni oluyor… Türk emniyet makamları, bu hunhar cinayetin öncesi, sırası ve sonrasındaki bütün ayrıntıları çok kısa bir zaman içinde ortaya çıkarıp, dünyanın dikkatlerine sunuyor. İşte bu durum, S. Arabistan devletinin gizli hesaplarını altüst ediyor…
Suçüstü yakalanan S. Arabistan hadiseyi örtbas etmek için dışarıdaki hami ve destekçilerini de seferber etti. Velakin ilk adımdan itibaren yalpalamaktan kurtulamadı. Bu cinayeti ika etmek üzere, S. Arabistan’dan iki uçakla İstanbul’a gelen, en az on beş kişilik profesyonel cinayet şebekesi, isim ve cisimleriyle tek tek; saniye saniye kayıt altına alındıkları için mızrak çuvala sığmıyordu… S. Arabistan bu sebeple ilk günlerdeki inkâr faslını terk edip, durumu kabullenmeye mecbur kaldı. Ancak bu korkunç ve utanç verici cinayetin, devletin tepe ismi olan Veliaht Prensin üstüne kalmaması için, çeşitli atraksiyonlarda bulundu. Neticede ciddiyetsiz, eksik ve acemiliklerle dolu bir iddianame hazırlandı. Bu iddianamede tam olarak kaç kişinin neyle, nasıl suçlandığı bile belli değildi. Dünya devletlerinden ve sivil toplum örgütlerinden gelen yoğun tepkilere rağmen, S. Arabistan devleti, bu konuda kör ve sağır rolünü oynadı…
Sonuçta bu uyduruk iddianameye uygun bir başka uyduruk mahkeme kararı açıklandı. Karara göre cinayete karışan beş kişi (isimler herhangi bir şekilde açıklanmadı) hakkında idam kararı verildi. Ayrıca üç kişi hakkında da, toplam 24 yıl hapis cezası verildiği açıklandı. İstanbul’a gelen cinayet ekibinin içinde yer alan en önemli isim olan, M. bin Selman’ın danışmanı; Suud el-Kahtani hakkında, herhangi bir ceza yok. Bu kişinin iddianamede suçlanıp suçlanmadığı da hiç belli olmadı! Aynı şekilde ekip içinde yer alan istihbarat başkan yardımcısı Ahmed el-Asiri de delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Keza cinayet ekibinin içinde olan ve cesedi testereyle parçalayan, S. A. “Adli Tıp Kurumu Başkanı” el-Tubeiki ile cinayet sırasında; Konsolosluk binası içindeki en kıdemli diplomatik temsilci olan, eski İstanbul Başkonsolosu el-Uteybi hakkında da herhangi bir suçlama ve ceza söz konusu değil. Elbette kimse bu gülünç mahkeme kararını ciddiye almadı, almayacak. Türk Dışişleri Bakanlığı, bu cinayet hakkında verilen kararın, olayı her yönüyle aydınlatmaktan uzak olduğunu ve beklentileri asla karşılamadığını açıkladı. Aynı şekilde İngiltere Dışişleri Bakanı, bu cinayete karışan bütün suçluların cezalandırılması gerektiğini dile getirdi. Fakat tepkilere S. Arabistan’ın kulak vermesini kimse beklemiyor.
ABD Kongresindeki göstermelik oturumlar ve alınan sembolik kınama kararları da, hiçbir şekilde ciddiyet arz etmiyor. Cemal Kaşıkçı'yı kimin öldürdüğü ve dahi kimin öldürttüğü gün gibi aşikâr! Amma bu cinayetin aslî faillerini yargılayacak bir merci ne yazık ki bugün için mevcut değil. Bakalım gelecekte neler olur...

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.