Rusya ABD’nin yolunda!..

A -
A +
Küresel güçlerin güya barışı sağlamak ve hatta özgürlük ve refah getirmek iddiasıyla müdahale ettiği ülkelerin gün yüzü görmesi imkânsız. Irak, Afganistan, Suriye, Libya’nın hâli yürek parçalıyor!
 
Rusya, global siyasi ve askerî dengelerin kendisi için hazırladığı fırsatları hoyratça kullanmaktan kaçınmıyor… Bu noktada, Amerika’nın da kötü bir taklitçisi olma yolunda kendisiyle yarışıyor âdeta. Amerika, Soğuk Savaş döneminin bitişiyle birlikte, üfürmeye başladığı “Yeni Dünya Düzeni” palavrasını, güya hayata geçirmek için Irak’ı laboratuvar olarak seçti. Şayet evdeki hesap çarşıya uysaydı, işler Washington namına başka türlü gelişecekti. Ama daha birinci adımda batağa saplandığı için farklı taktiklere başvurmak zorunda kaldı. Neticede Irak’ın geldiği feci vaziyet ortada. Fakat ABD hesabına fark eden bir durum yok. Çünkü Irak’ın yakılıp yıkılması, parçalanması zaten onun varmak istediği hedef!.. An itibarıyla ABD’nin Irak coğrafyasında icra ettiği şey bundan ibaret. Bu kapıyı açmak için, Saddam’ı Kuveyt’i işgal etmeye teşvik eden Amerika, beklediğini kolayca elde etti. Suriye’de ise Rusya’nın yolunu İran açtı… Esasen küresel güçlerin politik hedeflere ulaşmada yerel ve bölgesel güçlerle iş birliği yapması, onları dilediği gibi kullanması her zaman vaki olan şeyler…
Son birkaç aydan beri, Rusya’nın katil Suriye rejimi ile birlikte, İdlib’e sığınan sivillerin tepelerine yağdırdığı bombaların izahını kim nasıl yapabilir? Terörist diye küçücük çocukları, çaresiz kadınları, yaşlıları enkaza gömen bu vicdansız saldırılara karşı, herkes dilini yutmuş. Böyle olunca Rusya, Suriye’de rejimi koruma adına, onun sırtına basarak ve yerine göre koltuğu altına alarak, sivil halkı terörist diye yaftalayarak acımasızca bombalamaktan çekinmiyor. 2015’ten beri Halep’te, Humus’ta, Doğu Guta’da ve İdlib’de ve başka yerlerde yaptığı katliamların haddi hesabı yok. Amerika’nın 2001 yılından beri Afganistan’da (daha önce Vietnam’da) yaptıkları gibi. Hiç ama hiç farkı yok. Bu katliamlara karşı Türkiye’den başka sesini çıkaran da yok. Dünya kör ve sağır olmuş âdeta… Suriye’de 2011’den beri en az bir milyon insan hunharca katledildi. Afganistan’da 2001’den beri kaç kişinin öldürüldüğü bile belli değil…
Libya’da Mısır ve Birleşik Arap Emîrlikleri ile Rusya’nın paralı asker, silah ve her türlü lojistik destekle arkaladığı Hafter’in, ateşkes çağrılarına nanik yapması nasıl izah edilebilir? Nedir bu general eskisini şımartan şey? Dün yine Trablus’taki Mitiga Havaalanı’nı Grad füzeleri ile vurdu… Libya’nın dünyaya açılan tek sivil uçuş kapısı bir kere daha kapandı. Hem Suriye’de, hem Libya’da özellikle Türkiye’nin daimî telkin ve çağrılarına rağmen, Moskova hem Beşar Esad’ı hem Hafter’i kollamaya devam ediyor. Bunu yaparken de kendince son derece esnek bir politik üslup sergiliyor. Tamam diyor, barış sağlanmalıdır, ateşkes olmalıdır vs. Lakin bu lafların fiiliyatta karşılık bulması için ciddi bir gayret içine girmiyor, girmek istemiyor. Yukarıda işaret ettiğimiz üzere, bu nevi politikalar Rusya’yı ABD’nin kötü bir taklitçisi yapmaktan öteye bir şey ifade etmiyor. Esasen burada sadece ABD ve Rusya’yla sınırlı bir ikiyüzlülük tablosu söz konusu değil. Ancak cesamet ve kuvvet çarpanları itibarıyla, istemeleri hâlinde barışın sağlanmasında gerçekten etkili olabilecek bu iki devlet, emperyal hesaplarını her şeyin üstünde ve önünde tutunca sonuç hep hüsran oluyor. Diğer orta sıklet aktörlerin kendi başlarına büyük bir ağırlık koyma imkânları da mevcut değil. Evet, dünya çok kutuplu yeni bir oluşumun sancıları içinde kıvranıyor. Fakat beklenen doğumun ne zaman ve nasıl olacağı da meçhul…
Şu hale bakar mısınız?.. Savaş Lordu Hafter, Hem Moskova’da hem Berlin’de muhatap alınıyor, kendisiyle pazarlık yapılıyor, sözler alınıyor. Ve fakat her seferinde bu kişi masada rahatlıkla kaçıyor, herhangi bir çözüm metnine imza atma zahmetinde bulunmuyor. Ama nedense birileri onu hizaya getirmek için, uluslararası düzenin yaptırımlarını uygulama zahmetine girilmiyor. Tam aksine adı herkesçe malum devletler, ona paralı askerler devşirmek için mesai harcıyor… Hâl böyle olunca Berlin Konferansı’ndan nasıl bir netice çıkabilirdi ki? Şimdi konuyu zamana yayma ve bu arada kim kimin bileğini bükecek olursa ondan yana ağırlık koymak gibi tuhaf bir tutum içine giriliyor. On iki tane devlet ve dört tane de uluslararası kuruluş toplandı. Lakin Hafter’e söz geçirilemedi!.. O da buradan cüret alarak, daha konferans bitmeden saldırılarına tekrar başladı.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.