Koronavirüs, iyimserlik, kötümserlik…

A -
A +
Salgın hastalık bütün dünyanın kimyasını bozdu gerçekten!.. Şimdi herkes bu illetin ne zaman etkisini kaybedeceğini ve insanların ne vakit artık korkmadan sosyal hayata dönüş yapabileceğini merak ediyor...
 
 
Salgın hastalığın verdiği hasarı, ürkütücü rakamlar bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor zaten… Ama bir de kaskatı gerçekleri yansıtan bu rakamları yorumlama meselesi var. Kimi uzmanları dinlerken biraz ümitleniyorsunuz ve "hah işte, tünelin ucundaki ışık görünmeye başladı" diyorsunuz. Fakat aynı konuda diğer bazı uzmanlara kulak verdiğinizde de, "eyvah, bu salgının dünyayı daha ne sıkıntılara sürükleyeceği bile tam olarak belli değil" diye endişeye kapışıyorsunuz. Mesela uzmanların çoğu, bu hastalığın belirtilerinin genel olarak; beş-altı gün içinde açığa çıktığını, ama tedbir olarak 14 gün boyunca tecrit şartlarına uymanın iyi olacağını belirtiyor. Fakat sayıları az da olsa diğer bazı uzmanlar ise bu virüsün, 21 ve hatta 27 güne kadar belirti göstermeden kalabileceğini ifade ediyor. Hepsi bilim adamı ve hepsi de aynı konunun uzmanı. Belki onların dikkatle üzerinde durduğu incelik ve ayrıntıları biz sıradan insanların kavraması zor. Ama yine de bu meseledeki görüş ayrılıkları insanları tedirgin ediyor. Mesela; virüs yakalanıp hastalığı atlatanların ikinci defa buna yakalanma ihtimali var mı, yok mu? Bu konuda da bilim adamları arasında ihtilaf var. Hatta kimileri üçüncü kez aynı virüsün tasallutuna maruz kalma ihtimalinden bahsediyor…
Evet, bilimsel çalışma ve deneyler ve tecrübeler, yeterli veri tabanıyla kesin sonuçlara bağlanıncaya kadar, farklı görüş ve yaklaşımlar hep hüküm sürecek. Bugün bizleri bazen ümitlendiren bazen de endişeye sevk eden koronavirüs olayında, bazı hususlarda kesinleşmiş bilimsel veriler henüz olmadığı için kimi zaman spekülasyonlar da söz konusu olabiliyor… Bunlardan biri de aşı meselesi. Koronavirüse karşı bir aşının ne kadar zamanda bulunabileceği tahminleri yapılırken, diğer taraftan aşı bulunsa bile bunun kesinkes insanları virüse karşı koruyabilme imkânı olmadığını ileri sürüyor... İşte bütün bunlar insanları moral açıdan olumsuz etkiliyor. Evden çıkması yasaklanan belli yaş grubundaki insanların, sabahtan akşama kadar bu kabil haber ve yorumların bombardımanı altında neler yaşadığını düşününüz. Salgın hasatlığa karşı tıp alanında canhıraş bir mücadele verilirken, bir de hadisenin sosyal ve psikolojik boyutları günbegün daha fazla hissediliyor. Şehirler arası seyahatlere yasak gelmesinden dolayı, bulundukları yerde kalakalan, evlerine, daimi ikametgâhlarına gidemeyen insanların hâlini düşünün… Ama ne yapılabilir, "mücbir sebep" deyip herkes katlanacak, sabredecek. Başka da çare yok...
Peki, ne zaman bitecek bu illet? Hiç kimse bu meyanda kesin konuşamıyor. Türkiye özelinde kimileri Ramazan Bayramı'ndan sonra durumun normale dönmeye başlayacağını telaffuz ediyor. Bu iyimser yaklaşım... Ama kimileri de ağustos sonlarını işaret ediyor. Bu da bir tahmin ve hiçbiri tabii ki kesin değil. Dünyanın geneli için yapılan diğer tahminlere gelince, onlar hepten karamsarlık pompalıyor. 2021 yılı hatta 2022 yılı sonuna kadar salgının dünyayı uğraştıracağını öngören ve tabii konunun “uzmanı” kişiler bunlar!.. Beri tarafta bazı memleketlerde normale dönüş için adımlar atılmaya başladı. Mesela Almanya… Belli ölçekteki iş yerlerinin tekrar faaliyete geçmesi. Okulların da kademeli biçimde öğretime başlaması vs. Buna karşılık Covid-19 salgınına karşı gevşek tedbir alan bazı İskandinav ülkelerinde (Mesela İsveç’te) de farklı durumlar yaşanıyor. Bu ülkelerde özellikle nüfusun yaşlı kesimi âdeta virüsün insafına terk edilmiş durumda… Ve bu durum çok şiddetli politik ve sosyal tartışmalara yol açmış bulunuyor.
Salgın hastalıktan hayatını kaybedenlerin kırk bini geçtiği ABD’de ise daha farklı bir tartışma hüküm sürüyor… Sadece üç haftalık sürede yaklaşık 17 milyon kişinin işsiz kaldığı ve daha sonraki dönemde buna yaklaşık beş milyon insanın daha eklendiği Amerika’da Donald Trump ve onun gibi düşünen ama azınlıkta kalanlar, bir an evvel piyasaları yeniden açmanın yollarını zorluyor. Buna karşılık eyalet yöneticileri ve halkın daha geniş kesimi ise, salgın ciddi biçimde kontrol altına alınmadan böyle bir uygulamaya gitmenin daha büyük felaket olacağını söylüyor. İki taraf arasında söz düellosu giderek büyüyor. Karşılıklı gösteriler de giderek genişliyor.
ABD gibi sağlık sistemi salgın karşısında yetersiz kalan İngiltere’de de, sağlık çalışanları koruyucu malzeme yetersizliğinden dolayı iş bırakma tehdidinde bulundu… İngiliz yetkililer, Türkiye’den gidecek dört yüz bin koruyucu elbisenin teslimatını bekliyor. Türkiye’nin salgın karşısında hem sağlık sistemi hem de donanım bakımından dünyanın sayılı devletleri arasında yer almış olması bizi iyimser kılıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.