Türkiye-İsveç farkı!..

A -
A +
Başlık biraz tuhaf kaçabilir… İsveç nere Türkiye nere! Nesini benzeteceksiniz? Türkiye 83 milyon, İsveç yalnızca 10 milyon. Koronavirüs salgını sebebiyle sivri haberler geliyor bu küçük ülkeden...
 
 
Evet, medya mecralarından son iki üç gündür yoğun biçimde izlediğiniz bir İsveç haberi, bizim de bu konuya eğilmemize sebep oldu… Kuzey Avrupa ya da İskandinav ülkeleri denilince, genellikle nüfus olarak küçük ölçekli, yüksek refahlı ülkeler akla gelir. Sosyal demokrat ve daha ileri derecede sol ideolojiyi benimseyen bazılarının nazarında hayranlık duyulan, “problemsiz”, yaşanılası memleketler olarak pazarlanır bu yerler. Aslında çok ciddi sosyal ve psikolojik problemleri (yüksek intihar oranı vs.) var da, bugünkü konumuz o değil. Virüse yakalanmış bir Türk vatandaşının İsveç’te gerektiği gibi tedavi edilmemesi, daha doğrusu hastaneye bile kabul edilmemesi sonrasında gelişen olayları anlamaya çalışalım...
47 Yaşındaki Emrullah Gülüşken, virüs testi pozitif çıkmasına rağmen, hastaneye kabul edilmeyince, bildiğiniz üzere kızı Leyla sosyal medya üzerinden yardım talebinde bulundu. Leyla’nın bu talebi derhâl Türkiye’de yankı buldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla ve sağlık bakanlığının organizasyonuyla, hasta vatandaşımız özel ambulans uçağına bindirilerek çocuklarıyla birlikte Türkiye'ye getirildi. Hiç vakit kaybetmeden doğruca Ankara Şehir Hastanesinde tedavi altına alındı... Bu özet bilginin daha fazlasını son 72 saatte defalarca farklı kanallardan izlediniz. Buradan bir yere gelmek istiyorum.
Kimilerinin nazarında yaşanılası müreffeh ülke olan İsveç’in insanlara verdiği değer nedir!.. On yıllardır bize empoze edildiği gibi, mükemmel mi yoksa üzerindeki örtüyü kaldırınca altından bütün çirkinliğiyle sırıtan bir acı gerçek mi? Hatırlarsanız kısa bir müddet önce İsveçle ilgili olarak yine bir hasta hikâyesi haber konusu olmuştu. Hem İsveç Devlet Televizyonunda… Södertalje kentinde yaşayan 81 yaşındaki Süryani asıllı Hanna Altınsu, hastanede boş yatak olmasına rağmen, yoğun bakıma alınmamış ve bir süre sonra da hayatını kaybetmiş… Södertalje hastanesinin başhekim yardımcısı Bengt Cederhunt kendince olayı şöyle izah etmiş: "Son zamanlarda öğrendiğimiz şey, 80 yaşın üzerindekilerin yoğun bakımda iyileşme beklentilerinin çok düşük olması. Yoğun bakım ünitesi çok zorlu bir süreçtir ve 80 yaş üstü hastaların hayatta kalma güçleri genellikle yoktur…”
Bu yorumun irdelenmesini yine tıp insanlarına bırakalım. Ama beri tarafta, Türkiye’de koronadan hayatını kaybeden ilk hastanın 89 yaşında olduğunu, bunun haberini verirken Sağlık Bakanının gözlerinin yaşardığını hatırlayalım… Yani yaşı seksenin üzerinde, bırakalım kendi hâline ölürse ölsün, yaşayabilirse de yaşasın mantalitesi bizde yok. Nitekim Sayın bakanın kendisi bizzat o hasta ile alakadar olmuştu…
Gelgelelim fert başına millî geliri 42 bin dolar olan ve BM İnsani Gelişim Endeksine göre, dünyada yedinci sırada bulunan İsveç, ne genç ne de yaşlı hastalara; imkânları müsait olduğu hâlde gerektiği gibi ilgilenmiyor. Acaba neden? İsveç devletinin bu konuda tıbbi görüşünün yanında insani yaklaşımı nedir? Yani daha düz bir soru ile insanlara ne kadar değer vermektedir? Salgın sebebiyle dünyanın 74 ayrı ülkesinde bulunan 60 bin vatandaşını başarılı bir organizasyonla tahliye edip memlekete sağ salim getiren, bir tek hasta için binlerce kilometre ötedeki İsveç’e ambulans uçak kaldıran Türkiye bu konuda nerede, İsveç nerede? Yazının başlığında işaret etmek istediğimiz husus işte bu… İsveç’i öve öve bitiremeyenlerin bu noktada biraz daha düşünmesi gerekir herhâlde?
İsveç’in sosyal devlet anlayışına ışık tutan bir başka haberi de sizlere sunalım. Sundsvall şehrinde yaşayan 92 yaşındaki Kerstin Hedman… Yalnız yaşayan ve kalp hastası olan bu bayan, belediyenin market torbalarını eve taşımasından aldığı ücret sebebiyle, kendisi o yaşta ve hasta hâliyle markete gitmek zorunda kalıyor… Zira belediye market torbalarını taşıma ücreti olarak, 370 Kron (250 TL) alıyor iyi mi!.. Ayda dört defa bu hizmeti(!) vermek için beş Kron indirimle 1475 Kron (1000 TL) tahsil ediyor… Zengin, müreffeh, medeni ve yaşanılası ülke İsveç!
Bir de Türkiye’deki duruma bakalım… Bunu en iyisi ülkemizde yaşayan yabancılara anlattırmak lazım! “Ne ihtiyacımız olursa bir telefon ediyoruz, hemen görevliler geliyor ve bütün istediklerimizi alıp kapıya kadar getiriyorlar…”
Evde kalmak mecburiyeti olan 65 yaş üstü vatandaşlarımızın bırakın günlük ihtiyaçlarını temin etmek, onların bağ bahçe işlerine kadar her meselesine el atan bir soysal devlet anlayışı… Velakin bütün bunları dahi görmeyen, görmek istemeyen bakar-körler de hiç eksilmiyor!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.