KORUNAMIYORUZ galiba!..

A -
A +
Vaziyet oldukça kritik… Tam da bu mücadeleyi iyi götürüyoruz, pek yakında beklediğimiz neticeyi alacağız diye hesaplar yaparken, işler tersine dönmeye başladı. On günde vaka sayısının ikiye katlanması kötü!     Aman ha!.. Bu gidişat hiç iyi değil. İşin şakası yok. Şayet bir an evvel “titreyip kendimize dönmezsek”, Koronavirüs salgınıyla başa çıkma şansımızı iyice zora sokmuş olacağız… Enseyi karartmayalım, ama çok kritik bir safhada bulunduğumuzu da dikkatimizden uzak tutmayalım. On gün içinde yeni vaka sayısının ikiye katlanması, fazlasıyla düşündürücü. Çünkü Türkiye ülke olarak bambaşka bir hesap içindeydi… O hesaba göre, bugünlerde bizim yeni vaka sayımızın bin beş yüzler seviyesinde değil, iki-üç yüz dolayında olması gerekiyordu. Peki, neden böyle oldu? Aslında iyi başlamıştık. 'Yeni Koroavirüs’ün ülkemize girişini 90 gün kadar geciktirebilmiştik. Bu zaman zarfında da, Türkiye iyi bir hazırlık yaparak, salgınla mücadelede daha donanımlı bir noktaya geldi. Memleketimizde ilk vaka 10 Mart’ta görüldü. Evet, üzerinden üç ayı aşkın süre geçti. Bir üç ay da öncesi olduğuna göre, altı aydır mahut virüs daimî gündemimizde… Ve bu altı ay boyunca, bilim adamları, hükûmet yetkilileri, sağlık çalışanları; her gün her vesileyle, salgının mahiyeti, tehlikeleri ve buna karşı kendimizi nasıl koruyabileceğimizi durmaksızın anlattılar. Bunların da ötesinde, son 96 gün içinde, yaklaşık beş bin vatandaşımızın bu virüs yüzünden hayatını kaybetmiş olması yeterince ders verici değil mi? Keza dünya genelinde dört yüz binden fazla insanın ölmesi, sekiz milyonu aşkın kişinin hastalığa yakalanması, bize her şeyi apaçık anlatmıyor mu? Peki, koronavirüsten kendimizi koruma noktasında, neden gevşek davranıyoruz? Amerika, İngiltere, İtalya, İspanya gibi en gelişmiş ülkelerde dahi, sağlık sistemlerinin çöküp, hastane koridorlarında insan cesetlerinden geçilmediği, çadırlarda veya soğutuculu kamyonlarda, geçici ve seyyar morgların oluşturulduğu ortamları, yedi gün yirmi dört saat izlemekten hiç mi bir şey anlamadık? Şükürler olsun, ülkemizde sağlık sisteminin yeterli olması ve düzgün çalışması sebebiyle, yukarıda işaret ettiğimiz korkunç manzaralar, bizde görülmedi. Bir milyon yüz bin küsur kişilik sağlık ordumuzun cansiparane gayretleri, bunda en büyük paya sahip. Onların mahareti ve hazakati, yaptıkları isabetli tedaviler, en erken zamanda kullanılan doğru ilaçlar ve nihayet yoğun bakım ünitelerinde verilen mükemmel sağlık hizmetleri, binlerce vatandaşımızın hayatını kurtardı. Şu hâlde bu gayretlerin boşa gitmemesi, tekrar başa dönülmemesi ve bütün dünyanın korku ve endişe ile beklediği “ikinci dalgaya” maruz kalınmaması için, neden daha fazla dikkat ve özen ve sorumluluk göstermiyoruz? Kendimizle birlikte başkalarının hayatını da bile bile, göz göre göre tehlikeye atmak ahmaklık değil midir? En başta bize ezberletilen 14 kural vardı. Hepsi de basit ve kolayca yapılabilecek şeylerdi. Nitekim bu kurallara uyma hususunda, toplumun ekseriyeti hiç de fena bir sınav vermedi. İlk günden beri yapılan ikazlara kulak asmayan tipler görülmedi değil. Lakin azınlıkta kaldıkları için etkileri sınırlı kaldı… Zamanla normale dönüş formülü olarak bizlerden üç şey istendi: Maske takmak, sosyal mesafeyi korumak ve temizliğe dikkat etmek... Gelgelelim normalleşme (aslında yeni dönemin şartlarına göre yeni hayat tarzı) için kademeli adımlar atılırken, sanki birdenbire her şey unutuldu veya bir kenara itildi. Sanki dünyayı titreten salgın hastalık, hiç bize uğramamış ve aramızdan beş bin kişiyi alıp götürmemiş, on binlerce kişiyi hastanelik etmemiş gibi bir tavır içine girdik… Ne maske takma ne mesafeyi koruma ne o ne o!.. Bu rahatlığın, vurdumduymazlığın kaynağı ne? Kendi ayağımıza ateş etmek gibi bir durum. Maazallah sonuçları pek ağır olabilir. Düne kadar vakaların yaklaşık yüzde altmışı İstanbul kaynaklı iken, şimdi bu durum Anadolu’ya kaymış durumda. Özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu… Orta Anadolu’da da vaziyet iç açıcı değil. Adana, Şanlıurfa, Diyarbakır, Konya, Bursa gibi kalabalık nüfuslu şehirlerde ciddi vaka artışları var. Başlangıçta en iyi durumda olan Niğde, Ardahan gibi illerde dahi hızlı artış yaşanıyor… Altmış bir ilin valisinden uyarı söz konusu. Lokanta, kafe ve kıraathanelerin çalışma şartlarına ve saatlerine uymaması, insanların tokalaşması, sarmaş dolaş olup öpüşmesi vb. salgına davetiye çıkaran davranış biçimleri, maalesef haddinden fazla yaygın. Düğün-nişan törenleri, taziyeler vs. bütün ikazlara rağmen, bir türlü istenen formata çekilemedi. Ne yazık ki, bu da şu ana kadarki gayretlerin bizi istenen neticeye götürmesine mâni oldu. Velhasıl KORONADAN KORUNAMIYORUZ!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.