Almanya’nın Libya sınavı…

A -
A +
Güneş enerjisi için büyük yatırımlar yapmaya başlayan Almanya, şayet işler yolunda gitmiş olsaydı bugün Libya’da milyonlarca metrekarelik arazide güneş panelleri kurmuş olacaktı… Ama her şey tersyüz oldu!
 
 
Türkiye ve Katar Savunma Bakanları ile Almanya Dışişleri Bakanının aynı gün Libya’da temaslarda bulunması, son dönemlerdeki gerilime nazaran önemli gelişmedir… Bu görüşmelerden tek tek, elle tutulur bir sonucun çıkıp çıkmayacağı ayrı bahis. Her şeye rağmen, Libya Millî Mutabakat Hükûmetinin meşruiyetini teyit ve tescil edecek bütün adımlar değerlidir. Türkiye bu hususa bilhassa önem atfediyor. Zira BM’nin, Libya’da meşru otorite olarak kabul etmesine rağmen, bazı devletler bu durumu görmezlikten geliyor ve Faiz el-Sarrac Hükûmetine gerekli desteği vermiyor. Fransa, Mısır ve BAE gibi ülkeler daha da ileri gidip, hiçbir meşruiyeti olmayan savaş ağası General Hafter’e alenen ve hukuksuz biçimde destek veriyor… Hele Fransa’nın utanmadan, sadece meşru hükûmete destek verdiği için; Türkiye’ye karşı tuhaf bir tavır içine girmesi, trajikomik durum. Bu konuda uluslararası kural ve teamüllere aykırı davranmaktan öteye, sonunda Paris’in yalancılığını da açığa çıkaran olaylar zinciri utanç verici belge olarak ortada… Macron’un selefi Sarkozy’nin, önceleri Elize Sarayı bahçesinde; rüşvet karşılığı Kaddafi’ye “Bedevi Çadırı” kurdurması, işler tersine dönünce de bu kirli alışverişi örtmek için alelacele Libya’yı bombalaması hafızalarda çok tazedir! BM’nin 1973 sayılı kararı daha yürürlüğe bile girmeden, Fransız uçaklarının Libya semalarında boy gösterme aculluğu neyin nesiydi? Bu sicilli sömürgeci ülke, Kuzey ve Orta Afrika’nın zenginliklerini iç etmeyi sürdürebilmek için çırpınıyor… Bu yolda engel olarak gördüğü Türkiye’ye de, bu yüzden her yerde karşı çıkıyor.
Fransa ile birlikte AB’nin “çelik çekirdeği” diye tanımlanan Almanya’nın, son dönemlerde ortağı ile siyasi yaklaşımları daha belirgin şekilde farklılaşıyor. Doğu Akdeniz ve Libya meselesinde de bunu bariz şekilde görebiliyoruz. Fransa’nın, sırf Türkiye’ye aleyhtarlık olsun diye Yunanistan’la iş pişirmeye kalkışmasına Almanya itibar göstermiyor. AB Dönem Başkanı sıfatıyla Angela Merkel, Macron’a göre çok daha ciddi ve sağduyulu biçimde hareket ediyor. Almanya’nın Libya konusunda da giderek daha fazla görünür hâle gelmesi önemlidir. Önce BM’nin 2526 Sayılı kararıyla bir yıl daha uzatılan ambargonun uygulamasına katkı için bölgeye savaş gemisi göndermesi, akabinde de dışişleri bakanı Maas’ın Libya’ya gitmesi bu çerçevede değerlendirilebilir… Esasen Almanya’nın Libya ile ilgili farklı plan ve projeleri vardı. Şayet “Arap Baharı” felaketi yaşanmasaydı, belki de bugün Libya topraklarında Almanya’nın kurduğu milyonlarca metrekarelik güneş enerjisi tarlalarını konuşuyor olacaktık… Fransa’nın Libya’da petrol, göç meselesi ve terör konusunda kendince izlemek istediği politikalara karşılık, Almanya’nın daha farklı bir yaklaşımı söz konusu. Geçmişte yüzyıllarca devam eden Alman-Fransız rekabeti, daha çok İngiltere’nin ve kimi zaman da Rusya’nın desteğiyle 19. Asrın sonlarına kadar canhıraş biçimde sürmüştü.
Alman tehdidini sürekli gündemde tutan Fransa-İngiltere ve Rusya, bazı dönemlerde binlerce devletçiğin hayat bulmasına yardım ederek Alman Birliğini hep engellemişti… Alman topraklarında üç bin devletçiğin hüküm sürdüğü devirler yaşandı. Nihayet 1870’lerde Alman Birliği kurulabildi ve ondan sonra da bildiğimiz olaylar zinciri, iki dünya savaşını ve peşinden  45 yıllık soğuk savaş dönemini yaşattı!.. İngiliz-Fransız-Alman ve diğerlerinin kapışmasını kalıcı şekilde önlemek için büyük beklentilerle temelleri atılan Avrupa Birliği’nin suni baharı uzun sürmedi. Hâlihazırda AB ülkeleri arasında bir çatışma riski yok. Ancak menfaat uyuşmaları da giderek azalıyor. İngiltere’nin AB’den ayrılması bunun en büyük göstergesi. Avrupa Birliği’nin savunma meselesi konusunda Almanya ve Fransa farklı düşünüyor. Macron’un acemice ve ayakları yere basmayan çıkışlarından Almanya hiç de hoşnut görünmüyor… Asırlar boyu süren büyük kapışmalardan sonra, nihayet iki devleti birleşmeye götürecek adımlar atılmışken, yeniden ihtilafların doğması her iki tarafta da birtakım endişeleri tetiklemiyor değil!..
Fransa’daki lider boşluğu, ülkenin dünya meselelerinde ağırlık koymasını engelliyor. Almanya’da da Merkel gibi dirayetli bir Şansölyenin aktif politikayı bırakacağını açıklamış olması, gelecek açısından karamsarlıklara yol açtı. Merkel’in görev süresi bitmeden Almanya’nın hem AB hem NATO (Bu konuda Trump’ın ciddi sıkıştırmaları söz konusu) ve hem de diğer bölgesel ve küresel meseleler konusunda ortaya koyacağı politikalar büyük önem arz ediyor. Libya meselesi bunlardan biridir. Almanya, ortağı Fransa’nın gayrimeşru Hafter’i beyhude yere desteklemekten vazgeçmesini sağlayabilirse bizce iyi bir sınav vermiş olur. Yunanistan konusunda Merkel’in gösterdiği tutum, sorumlu bir davranıştır. Macron’un hafiflikleri yanında, bu inisiyatifler Merkel’e ciddi puan kazandırıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.