Türkiye-İran ve Mısır…

A -
A +
  Orta Doğu’da üç ülkenin bölgesel meseleler karşısındaki tavrı ve kendi aralarındaki ilişkileri, genel gidişatı her zaman derinden etkileme gücüne sahiptir. Her üçünün bağımsız politika güdebilme yeteneği asıl mesele!..     Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin 6. Toplantısı sonrasında yapılan ortak açıklamada dikkat çekici hususlar var. Öncelikle iki ülke arasındaki iş birliğinin güçlendirilip daha ileri seviyeye taşınması… Bölücü terör örgütü PKK ve PJAK’a karşı müşterek mücadele… Her ne kadar bu beyanlar şimdiye kadar çeşitli sebeplerle sayısız kere tekrarlanmışsa da, işin özü değişmiyor ve hep aynı noktada gelip düğümleniyor. Zira bölgenin en önemli iki ülkesi olarak, Türkiye ve İran’ın karşı karşıya kaldığı tehdit ve meydan okumaların mahiyeti birbirine çok benzer… İran’ın, Türkiye ile iş birliği yapma konusundaki istek ve samimiyetinde maalesef problemler var! Temelinde İran’ın kendi menfaatini maksimalist seviyede tutma problemi ve elbette tarihten gelen dürtüler sebebiyle bir türlü giderilemeyen güvensizlik… Hâlbuki, makul ve gerçekçi bir yaklaşımla her iki taraf için, mevcut hâlden çok daha iyi seviyelerde semeresi toplanacak iyi komşuluk ve verimli iş birliği sağlanabilir. Ama bir türlü beklenen seviyeye gelinemediği ortada! Üstelik bugün içinde bulunduğu ekonomik şartlar bakımından, İran, böyle bir iş birliğine en fazla ihtiyacı olan taraf. ABD her geçen gün, İran’a karşı ekonomik ambargo vidalarını sıkıştırıp, siyasi ve askerî baskıyı arttırırken, Tahran yönetimi karşılık vermede bocalıyor. Diğer taraftan Rusya ile Suriye konusunda “özel” bir ortaklık içinde olan İran, tam da bu meselede derin bir açmaz içinde! Şöyle ki, Suriye’nin Kuzeyinde, İdlib’de; Rusya, İran ve Rejim güçleri muhaliflere karşı en zalimane saldırıları icra ediyor. Fakat aynı anda Şam’ın güneyinde Rusya’nın koordinasyonunda, (Suriye hava sahasını tamamen Rusya kontrol ediyor…) İsrail istediği zaman hiçbir zorlukla karşılaşmadan gelip İran’a ait o bölgedeki hedefleri teker teker vuruyor. Şüphesiz Amerika da bu iş birliğinden büyük memnuniyet duyuyor. Ve bu durum uzun zamandır böyle sürüp gidiyor… İran’ın Suriye’de verdiği kayıplar ve yüklendiği ekonomik faturalara karşılık, Suriye’den ne devşirdiği veya ne ölçüde bir menfaat devşirebileceğini bir kere daha oturup hesaplaması gerekir… Bugüne kadar, kendisi için de ciddi tehdit teşkil etmesine rağmen, İran bölücü terör örgütü PKK’ya karşı hep ikiyüzlü bir politika izledi. PKK’nın İran versiyonu PJAK’a karşı operasyon yaparken, aynı zamanda PKK’nın İran topraklarında “kontrollü” faaliyet göstermesine göz yumdu. Dahası PKK’nın elebaşı teröristleri zaman zaman ağırlayıp onlarla iş tuttu… Beri tarafta Türkiye İran’ın bugün için en önemli meselesi olan nükleer program konusunda, yeri geldiğinde Amerika’yı karşısına alma pahasına, BM Güvenlik Konseyi’nde İran lehine tavır aldı… Bütün bunlarla birlikte değerlendirildiğinde, İran’ın geçmişten gelen takıntılarını ve bugün artık rasyonel olmadığı kesinleşen politikalarını gözden geçirmesinin zaruret hâlini aldığını görmüyor mu acaba? Görüyorsa başka hangi hesapları yapıyor? Gelelim Mısır meselesine… 22 Arap devleti içinde Mısır müstesna bir ağırlığa sahip. Ancak bu ağırlığını doğru yer ve doğru zamanda kullanma noktasında çok sıkıntıları var! 2013’teki Amerikan güdümlü darbeye kadar, Türkiye-Mısır ilişkileri aslında çok iyi bir seyir izliyordu. Fakat Mısır halkının iradesini hiçe sayıp, ABD-İsrail menfaatleri istikametinde dümen kırınca olanlar oldu. Ve aynı gaflet içinde Mısır, bugün Türkiye’ye karşı Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi safında hizalanıyor!.. Geçmişte de Kıbrıs meselesinde zaman zaman yalpa yapsa da, genel olarak Türkiye’ye karşı makul bir politika izliyordu. Ancak ipleri tamamen ABD, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri ile S. Arabistan’a kaptıran Mısır yönetiminin, ülkenin menfaatlerini koruyabilme kapasitesi maalesef çok düşük. Mısır’ın geleceği ve Arap âleminin hâli pürmelali açısından bugünkü durum içler acısı. İşin en kötü tarafı bu sefaletin kanıksanmış olması ve küresel güçlere baston olma vazifesinin fena hâlde benimsenmiş olması… Bu vahim durum, elbette Mısır halkının kabul ettiği ve içine sindirdiği bir şey değil. Ancak Mısır halkı da bugünkü hâliyle bu perişanlığı başından defedecek bir güce maalesef sahip değil. Akıl ve mantık, Türkiye; İran ve Mısır arasında ne kadar yakın ve samimi iş birliği olursa, bölgesel ve küresel ölçekte var olan rekabet ve husumetlere karşı daha güçlü ve güvenli olunacağını söylüyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.