“Kobani Olayları” neyin nesiydi?

A -
A +

Bazı olaylar üzerinden zaman geçince, toplumun hafızasındaki bilgiler de zayıflıyor veya tamamen siliniyor… Ankara merkezli yedi vilayette başlatılan operasyonların yansımaları kimilerinin kafasını karıştırabilir.

 
 
Yüz küsur yıllık Kürt Meselesinde öyle değişik ve derin hadiseler yaşandı ki, bu konuda kafa yoran insanlar bile çoğu zaman nerede durduğunu bilemez veya kontrol edemez hâle geldi… Çünkü kendisini Kürt Meselesinin savunucusu kabul eden veya öyle zanneden bazı figüranlar, çoğu kez kimin hesabına çalıştığının bile farkına varamadı… Zira ipin ucu her daim büyük güçlerin elinde oldu. Ve onlar istedikleri zaman yazdıkları senaryolara göre, bu meseleyi gündeme taşımakta hiç sıkıntı çekmedi!.. Çünkü ellerindeki manivelalar o küresel güçlere her zaman yeteri kadar imkân veriyordu. 1946 yılında, Rusya’nın İran’ı cezalandırmak için kurdurduğu ve ömrü sadece altı ay süren Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin hikâyesi, bu vadide çok dikkat çekici bir örnektir… 20. Asrın başlarından bu tarafa İran, Irak, Suriye ve Türkiye topraklarında, Kürt Meselesi başlığı altında tezgâhlanan oyunlar, olaylar çok büyük insani dramlara yol açtı. Bu dramı yaşayan insanlar, hangi güçlerin kendileri üzerinden ne tür menfaatler devşirdiğini asla tam olarak bilemez. Zira küresel güçlerin maşası olarak, Kürt Meselesi içinde aktif rol alan ve bu yönüyle öne çıkan tipler, hep kapalı kapılar ardında patronlarıyla iş tuttu. Onlara ne vazife verilirse onu yaptılar… Ve ne yazık ki, olup bitenlerin perde arkası bir türlü yeterince öğrenilemedi. Zaman geçtikçe olaylara dair aktüel bilgilerimiz de hafızamızdan silinir oldu.
2014 yılında, Suriye’nin Kuzeyindeki Ayn el-Arab, diğer adıyla Kobani şehrine, DEAŞ militanları saldırdı. Bunlara karşı çatışan PYD terör örgütü, Türkiye toprakları üzerinden kendilerine silah desteği verilmesi talebinde bulundu. Bu terör örgütüne silah aktarılmasına izin verilmiyor diye, Türkiye’de PKK/KCK terör örgütünün elebaşları, bu örgütün gençlik ve kadın yapılanması, silahlı şehir yapılanması ile HDP’nin (Halkların Demokratik Partisi) MYK üyeleri, sosyal medya ve bazı basın-yayın organları üzerinde toplumu ajite ederek insanları sokaklara eylem yapmaya çağırdı… Olaylar kısa zamanda büyüdü ve pek çok şehirde yakıp yıkmalar, yağmalar yaşandı. Neticede 197 okul binası yakıldı. 269 kamu binası tahrip edildi. Bin 731 ev ve iş yeri yağmalandı. 1.230 araç da hasar gördü. Fakat en önemlisi ve acıklısı, bu olaylarda toplam olarak 46 vatandaşımız hayatını kaybetti. 682 kişi de yaralandı.
HDP eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ Şenoğlu’nun tutuklu olarak yargılandığı davayla bağlantılı olarak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yedi ilde başlattığı, 82 sanık hakkındaki soruşturma talebi çevresinde uygulanan gözaltı kararları bu açıdan dikkat çekici. Ancak aradan geçen müddet sebebiyle olayların detaylarını hatırlamakta zorlanabiliriz… Bu bakımdan yapılan soruşturma ve uygulanan gözaltı kararlarıyla ilgili haber ve yorumların dikkatli biçimde incelenmesi gerekir. Çünkü daha ilk andan itibaren bu gözaltı kararlarına karşı, özellikle HDP’li bazı eski milletvekili ve belediye başkanlarının da bu operasyon çerçevesinde gözaltına alınmasına, siyasi partilerden de farklı tepkiler gösterildi. Herhangi bir suça veya suç iddiasına adı karışan kişinin sıfatı veya görevinden ziyade, herkesin eşit ve sade vatandaş formatında adil biçimde yargılanmaya tabi tutulması esastır. Yani kişinin titri, siyasi veya ideolojik görüşü, (lehte veya aleyhte) farklı bir muamele görmesi için bir sebep değildir ve elbette olmamalıdır.
Dolayısıyla Kobani olayları diye bilinen ve ülkeye verdiği zararları yukarıda özetlediğimiz trajik hadisenin içinde, herhangi bir şekilde yasa dışı bir rol almış kim varsa, hepsi yargı mercileri önünde hesap vermelidir. Kobani olayları sırasında, Türkiye aleyhine köpürtülen menfi propagandanın bir benzerinin bu operasyon sebebiyle tekrarlanmasına meydan verilmemelidir. Hatırlanacağı üzere, Kobani’de yaşanan çatışmalarda yaralanan PYD mensupları (En az 1.400 kişi), sırf insani mülahazalarla Türkiye’ye getirilip tedavi ettirildiği hâlde, Türkiye düşmanları (Başta PKK/ PYD ve türevleri olmak üzere) bu yaralıları DEAŞ militanları diye tanıttılar ve Türkiye’yi radikal terör örgütlerine destek vermekle suçladılar. Utanmadan… O yüzden, döne döne aynı noktaya dikkat çekmeye çalışıyoruz. Kürt Meselesini kimler sömürüyor, hangi güçler onu bir manivela olarak kullanıyor?.. Mesela bugün Amerika ve Rusya, Suriye’deki PKK/PYD yapılanmasını hangi oyunlar için bir koçbaşı olarak kullanıyor? Bunları doğru dürüst anlamadan, kurulan tezgâhları bozma imkânı bulamayız.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.