Kıbrıs Meselesinde dönüm noktası…

A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın KKTC ziyareti, Kıbrıs Meselesinde yeni bir kilometre taşı mahiyetinde… Daha net ifadeyle artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Sonuçsuz müzakere maratonu da dâhil, çok şey değişecek.   1960 Kıbrıs Cumhuriyeti, bilindiği üzere, Türklerle Rumlar arasında bir “ortak devletti”. Lakin bu devlet ancak üç yıl ayakta kalabildi… 1963’te Rum tarafı, güç kullanarak Türkleri bahse konu ‘ortak devletten’ resmen tasfiye etti. Ve devamında da, Türklere karşı korkunç bir baskı ve zulüm dönemi başladı. Bu baskı ve zulüm 1974 yılında, Makarios’u deviren Nikos Sampson darbesine kadar devam etti. Darbe ile birlikte, Kıbrıs adasının geleceği ve Türklerin durumu çok daha büyük bir tehdidin altına girmiş oldu. Zira hedef Enosis planını hayata geçirmek yani Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamaktı. Türkiye “Garantör Devlet” statüsüyle, darbeden beş gün sonra Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirerek hem Adadaki Türklerin güvenliğini garanti altına aldı hem de Rum ve Yunan tarafının bir oldubitti ile Kıbrıs’ı Atina’ya bağlama teşebbüsünü tarihe gömdü… Evet, Kıbrıs’ta nelerin olabileceğinden çok, nelerin olmayacağı 47 seneden beri yaşanan tecrübelerle gayet net biçimde ortaya çıkmıştır. Kıbrıs Cumhuriyetinin fiilen çöktüğü 1963 yılından beri, bütün gelişmeler, Türklerle Rumların yeniden bir ortak devlet çatısı altında birlikte yaşayamayacağını kesin şekilde ortaya koymuş bulunmaktadır. Dolayısıyla bu konuda, beynelmilel kuruluşların da marifetiyle ve ısrarla dayatılan sözüm ona çözüm formülleri sonuç vermemiştir, vermeyecektir. O hâlde akıntıya kürek çekmenin hiçbir faydası yoktur!.. Oyalama taktiklerini bir tarafa bırakıp, samimi şekilde sonuca götürecek yeni çözüm yolları aramak gerekir. 1968 yılından beri devam eden ve sayısız toplantılara konu olan müzakerelerde, genel olarak BM’nin koyduğu esaslara dayanan, iki toplumlu, iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı ve iki kurucu devleti olan federal bir yapıya ulaşma hedefi söz konusuydu. Ama bu hedefin yakalanması hiçbir zaman mümkün olmadı. Olamazdı da!.. Bunun en büyük delili, üç sene içinde çökmüş olan Kıbrıs Cumhuriyeti idi. O günden beri Rum tarafı her seferinde işi yokuşa sürmekten geri durmamış, Batı dünyasının kendisinden esirgemediği destek sayesinde şımarık bir tutumu sürdürmüştür. 2002 yılında dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın adıyla anılan çözüm planını da aynı uzlaşmaz tavırla geri çevirmiştir. Buna rağmen, Avrupa Birliği, skandal bir kararla, bütün Adanın temsilcisi olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimini tam üye olarak bünyesine katmıştır. Bütün bu çarpıklıklar ve mantık dışı davranışlar, Kıbrıs Meselesini daha fazla çıkmaza sokmuştur... Netice olarak, Türk tarafı yeni bir paradigmayı siyaset zeminine getirmiş bulunmaktadır. Elli küsur senedir, havanda su dövmekten farksız olan federasyon formülü, artık müzakereye değer bir konu olmaktan çıkmıştır. Türkiye, Ada’da “egemen iki devlet” tezini, resmen ilgili platformlarda ortaya koymuş bulunuyor. Demektir ki, bugüne kadar Rum ve Yunan tarafının, AB ve diğer yandaşlarıyla birlikte gündemde tuttuğu formül artık müzakere konusu olmaktan da çıkacaktır. Kıbrıs’ta federal bir çözümün olamayacağı kesinleşmiştir. Bunda ısrar etmenin bir manası yoktur. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın KKTC Meclisinde ifade ettiği üzere, Rumlar zaten hiçbir zaman Türklerin eşitliğini kabul etmeye yanaşmadı. Rumlar ve onları destekleyenler ne derse desin, Kıbrıs Meselesinde yeni bir dönem başlıyor. Sayın Erdoğan’ın ifadesiyle, “Adada iki ayrı halk ve iki ayrı devlet vardır. Er veya geç dünya bunu kabul edecektir… El birliği ile Kıbrıs’taki haklı davamızı savunmaya devam edeceğiz… Hidrokarbon rezervleri konusunda da Kıbrıs Türk halkının müktesep haklarını savunmaya devam edeceğiz.” 1983 yılında ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için yepyeni bir dönem başlıyor. KKTC’nin dışa dönük vitrin çalışmalarında da önemli adımlar atılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün müjde olarak verdiği, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Meclis Binası İnşa Projesi bundan sonra Ada’nın kuzeyinde farklı bir görünümün husule geleceğini ifade ediyor. KKTC, içeride siyasi ve ekonomik yapısını güçlendirirken, dış politikada da bugüne kadar kendisine pranga olan engelleri tek tek aşıp beynelmilel ortamda hak ettiği konuma gelecektir. Bu cümleden olarak önümüzdeki dönemde, KKTC’nin başka ülkeler tarafından, daha geniş ölçekte tanınması yolunda önemli gelişmeler yaşanabileceğini belirtelim. Yeni dönemin Kuzey Kıbrıs’taki kardeşlerimize huzur, barış ve refah getirmesini diliyorum. Bütün okuyucularımızın ve İslâm âleminin mübarek Kurban Bayramını tebrik ederim. Gelecek bayramlarda İslâm dünyasının daha mutlu ve mesut olması niyazıyla nice nice bayramlara…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.