Fransa suçüstü yakalandı da…

A -
A +

Fransız Çimento Şirketi Lafarge’ın DEAŞ terör örgütüyle iş birliğine girmesi ve bunu Fransız istihbaratının da bilgisi altında yapması sıradan bir durum değil. Bunun beynelmilel yaptırımları olmalı…

Hep Batı’nın ikiyüzlülüğünden dem vururuz. Ancak bu yönde ne kadar bilgi-belge ortaya çıksa da, Batı bunu asla üstüne almaz… Pişkinlikle karşılar. Tıpkı Fransız Çimento Fabrikası Lafarge olayında olduğu gibi... Ta 2013-2014 yıllarından beri dillendirilen, 2017’den beri de bizzat Fransız yargı mercilerinin yürüttüğü kovuşturmanın seyri, çok önemli bir noktaya gelmiş oldu… Türkiye’ye her fırsatta çamur atmaya kalkışan, ülkemizi teröre destek vermekle suçlamaya yeltenen Emmanuel Macron’un yüzü yine kızarmayacak. Fakat Fransız Yüksek Mahkemesinin, adı geçen şirketin DEAŞ terör örgütüne milyonlarca dolarlık rüşvet verdiği, böylece insanlığa karşı suça iştirakten yargılanması gerektiği yolundaki kararı son derece önemli. Dahası Fransa Devletinin iç ve dış istihbaratının da bilgisi dâhilinde, Lafarge Şirketi tarafından DEAŞ terör örgütünün fonlanmış olması, bu ülkenin terörle mücadelede ne denli bir ikiyüzlülük içinde olduğunun çarpıcı bir ispatıdır!.. Anadolu Ajansının büyük bir gazetecilik başarısıyla bu yönde elde edip yayınladığı belgeler de her şeyi apaçık anlatıyor. Lakin göreceksiniz, Fransa’nın devlet ve siyaset adamları, medyası bu rezaleti görmezlikten gelecek, deve kuşu gibi kafalarını kuma gömecek ve hadiseyi bir an evvel unutturmaya çalışacaklar.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lafarge’ın Suriye’de faaliyetini sürdürebilmek için, DEAŞ’a rüşvet verdiğini hem Macron’a hem diğer Avrupalı liderlere söylediğini, ama hepsinin meseleyi kulak ardı ettiğini söyledi. Doğrusunu isterseniz Avrupa ve genel olarak Batı’nın daimî tavrı ve davranışı bu minval üzeredir. Sayın Erdoğan haklı olarak soruyor, 90 kilometreden fazla tünel nerede, Suriye’de… Terör örgütü bunu hangi çimento ile yaptı? Tabii ki, Lafarge’ın... Mahut örgüte iş makinelerini veren firma aynı firma… Bu tünellerin varlığı ve arkasındaki kaskatı gerçek, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtları sırasında gün yüzüne çıkarılmıştı. Ama Fransa o zaman da sağırları oynamıştı. Üstelik Macron utanmadan bu harekâtlara karşı çıkmıştı. Fransa sadece DEAŞ’a yardım ve yataklık yapmakla kalmadı. YPG terör örgütüne de aynı desteği verdi. YPG’nin elindeki bölgelerden çıkarılan petrolü satın alan Lafarge, bunu fabrikada yakıt olarak kullandı. Yukarıda dedik ya, Batı hep böyledir. Al birini vur ötekine… Amerika Birleşik Devletleri de PYD/YPG terör örgütüne alenen ve resmen destek vermiyor mu? Destek orda kalsın, işi daha da ileriye götürüp; devlet olarak resmî ortak gibi iş tutmuyor mu? 30 bin tır dolusu silahı bu terör örgütüne sağlamadı mı? Suriye’nin en zengin petrol bölgelerini aynı terör örgütüyle birlikte işgal altında tutup, buradan çıkarılan petrolü ortaklaşa işletmiyor mu? Bütün bunları yapan ABD, PYD/YPG’yi DEAŞ’la mücadele ortağı olarak yutturmaya çalışıyor… Peki, Donald Trump şunu bizzat ifşa etmemiş miydi? “DEAŞ örgütü bizzat Obama tarafından kuruldu. Hillary Clinton da onun bastonu oldu” diye!

Velhasıl ABD’nin, Fransa’nın, onlar kadar çok ileride görünmese bile Almanya’nın; PKK/PYD ve diğer terör örgütleriyle olan alışverişleri, bütün dünyanın malumudur. Bilhassa İngiltere’nin faaliyetleri… Ama o her zaman karda yürüyüp iz belli etmeyen bir özelliğe sahip. Denilir ki, yeryüzünün herhangi bir noktasında, İngiliz varlık ve menfaatine yönelik bir saldırı olacaksa, bundan muhakkak haberdar olur. Zira bütün terör örgütlerinin içine mutlaka sızmıştır… Bir kısmının bizzat kurucusu olarak sahnededir. Evet, bütün bunlar dünyanın gözü önünde oluyor. Küresel güçler, baskılamak istedikleri devletleri, bir şekilde terör örgütleriyle ilişkilendirip onları sanık sandalyesine oturtmaya çalışır. Ama bizatihi terör örgütlerini kuran, kurduran, destekleyen, himaye eden, gizli veya açık biçimde ortak iş tutanlar hep bu güçlerdir. Dünyanın huzurunu bozan da onların bu kirli oyunlarıdır. Bakınız, Fransız Yüksek Mahkemesinin verdiği son karar öyle sıradan bir olay değil. Lafarge’ın insanlığa karşı suç işlemekle itham edilmesi ve bunun için yargılanması, çok önemli bir gelişme aslında. Fakat bu olayın sadece hukuki değil, siyasi yönden de sonuçları olmalıdır. Fransız istihbaratı, dolayısıyla Fransa’nın kendisi bir nevi suçüstü hâlinde yakalanmıştır!.. Dolayısıyla uluslararası ilişkiler bakımından mutlaka irdelenmesi ve Fransa devletinin bu şekilde hangi değerleri çiğnediğinin kayda geçirilmesi gerekir.  Gelgelelim, böyle bir durumun tahakkuk etmesini bekleyemiyoruz. Zira beynelmilel arenada etik değerlere saygı dibe vurmuş durumda! Başka bir deyişle yüzsüzlük diz boyu…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.