BAE ile yeni dönem…

A -
A +
Birleşik Arap Emîrlikleri’nden, on yıllık aradan sonra, üst seviyede bir ziyaret gerçekleşiyor… On yıl zarfında iki ülke arasında pek çok olumsuz hadise yaşandı. Bu ziyaret ikili ilişkilerde yeni bir dönemi başlatabilir, başlatacaktır...
 
 
Siyasi ve stratejik etkisi cesametinden çok daha büyük bir ülke BAE… Sadece Basra Körfezi’nde değil, bütün Orta Doğu ile Kuzey ve Doğu Afrika’da değişik zeminlerde etkili siyasi, askerî ve ekonomik faaliyetleri ile öne çıkıyor. 1971 yılında İngiltere’den bağımsızlığını kazanan ve yedi emirlikten (Abu Dabi, Dubai, Acman, Fuceyra, Re’su-l Hayme, Şarika ve Umm-ul Kayveyn) meydana gelen BAE’de, emîrlikler içişlerinde serbest, dışişlerinde Abu Dabi’ye bağlı. Yaklaşık on milyonluk bir nüfusa sahip. Nüfusunun büyük kısmı, çeşitli ülkelerden çalışmak için ülkeye gelen insanlardan oluşuyor. Kişi başına millî geliri yaklaşık 60 bin dolar… Emîrliklerin başkenti Abu Dabi, ticari ve kültürel merkezdir. Aynı zamanda ülke zenginliğinin esas kaynağını teşkil eden en büyük petrol rezervlerine sahip olan emîrliktir.  Evet, kısa künyesi böyle olan BAE, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri ve bilhassa son yıllarda İsrail ile geliştirdiği siyasi ve stratejik ilişkileriyle, adından fazlasıyla bahsettiriyor. Bu çerçevede Suriye, Libya, Yemen, Sudan, Somali ve diğer bazı bölge ülkelerinde, doğrudan ve dolaylı şekilde ciddi askerî operasyon ve siyasi faaliyetlerde bulunuyor. BAE ile Türkiye arasında geçen on yıl zarfında, zaman zaman alevlenen ve genellikle olumsuz havada devam eden ilişkiler söz konusu oldu. Siyasi ve stratejik yönlerden hayli olumsuz çizgide seyreden ilişkiler, ekonomik alanda ise nispeten daha olumlu olarak öne çıktı. Özellikle savunma sanayii sahasında, iki ülke arasında verimli ilişkiler kuruldu.
BAE, bölgesel ve uluslararası bazı meselelerde izlediği hayli agresif politikalarından, kendi hesabına son yıllarda genellikle olumsuz sonuçlar aldı. Bu sebeple bazı konularda strateji değişikliklerine gitmek zorunda kaldı. Özellikle Suriye, Libya, Yemen ve Sudan konusunda girdiği tavır değişikliği; S. Arabistan, Mısır gibi bazı bölge ülkeleriyle ters düşmesine de yol açtı. BAE, oluşan yeni dengeler karşısında, İngiltere, ABD ve İsrail’den gelen telkinlere karşı yeniden durum değerlendirmesi yapma ihtiyacı hissetti. En azından yaşanan gelişmelerin dış okumasından bu sonuç ortaya çıkıyor… Bu çerçevede son üç aylık dönemde Türkiye ile olan ilişkilerin seyrinde de dikkat çekici değişimler görülmeye başlandı. Görüşmeler trafiğinde şaşırtıcı diyebileceğimiz hızlı ve olumlu sonuçlar çıkmaya başladı. Nihayet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daveti üzerine, dün kalabalık bir heyetle Ankara’ya gelen Veliaht Prens M. bin Zayed’in önemli ziyaretiyle çok farklı bir noktaya gelinmiş oldu… Bu arada BAE cenahından yapılan açıklamada, Türkiye’de daha fazla yatırım yapılmak istendiği dile getirildi. Ticari ilişkiler her zaman devletler arasında siyasi ve diplomatik münasebetlerin güçlenmesine yardımcı olur. Burada da aynı sonucu bekleyebiliriz. Ziyaretle ilgili olarak yapılan açıklamalarda, öncelikle ikili ilişkilere dair bütün konu başlıklarının ele alındığı, bilahare bölgesel ve diğer uluslararası meselelerde görüş teatisinde bulunulduğu belirtildi. Bu ziyaret hem Türkiye ile BAE ilişkilerinin yeni bir döneme girmesi hem de iki ülke arasında buzların erimesi için iyi bir fırsat oldu. Ancak bir tek ziyaretle bütün müşküllerin çözüleceği de anlaşılmamalı, dolayısıyla bu ziyaretten beklentiler de fazla yükseltilmemeli. Neticede her zaman her şey beklendiği gibi gitmeyebilir.
Ama önemli olan genel gidişatın olumlu yönde olmasıdır. Türkiye-BAE ilişkilerinin normal düzene girmesi, özellikle Libya ve Suriye gibi meselelerde de, çözüm yolları bulma imkânı doğabilir. En azından böyle bir durum için kolaylaştırıcı olur. An itibarıyla BAE’nin geldiği nokta olumlu. Zira daha önce durduğu yerin, askerî, istihbarat ve siyaset bakımından sürdürülebilir olmadığını gördü. Buna göre bir yeni politik inisiyatif aldı. Bunun hem BAE hem de Bölge için olumlu bir tavır olduğunu unutmamak lazım. Özellikle bir ay sonra çok kritik bir seçim dönemine girecek olan Libya için, pozitif katkıların sağlanması mümkün olabilir. Orta vadede Suriye için de, bazı müspet gelişmelere katkı verebilir. Netice olarak, ekonomik yönü ağır basan bu ziyaretin; Bölge için başta Libya, Suriye konusu olmak üzere, Filistin Meselesi ve Mısır'la olan ilişkilerin daha iyi bir zemine taşınması bakımından faydalı olacağı açıktır. Ankara’da dün imzalanan ticari ve ekonomik anlaşmalar, her iki taraf için yeni imkân ve fırsatlara kapı aralamıştır. Temenni edelim ki, devamı da olumlu şekilde gelsin...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.