Suriye halkı ile dayanışma…

A -
A +
En zor zamanlarında, Suriye halkına en büyük desteği veren ülke şüphesiz Türkiye’dir… On bir senedir, Türkiye kendi topraklarında yaklaşık dört milyon, sınırın hemen ötesinde de beş milyon kişiyi barındırıyor.
 
Evet, Suriye halkının maruz kaldığı felaket karşısında, bütün imkânlarını sonuna kadar kullanarak ona yardım eden ülke, sadece Türkiye’dir. Bu çapta fedakârlığın bir başka örneği de yoktur. Bunun altını kalın bir çizgi ile çizelim. Ve Suriye halkının büyük ekseriyetle bunun farkında olduğunu aynı şekilde belirtelim… Şöyle ki, bölgesel ve küresel güçlerin ekseriyeti, Suriye’de yaşanan faciayı seyrederken; bir kısmı da bu fırsattan istifade ülkeyi daha çok kaosa ve parçalanmaya sürükleyip, buradan siyasi ve ekonomik rant devşirmek için bütün kirli planlarını devreye sokmaktan geri durmadı! Hâl böyle olunca, Suriye’deki facia büyüdükçe büyüdü ve tamamen kontrolden çıktı.
 
Netice olarak ülke nüfusunun yarısından fazlası yerinden yurdundan oldu. Yaklaşık dört milyon kişi de Türkiye’ye sığındı. 2011 yılından beri Türkiye kendi topraklarında 3,7 milyon kişiyi barındırırken, Suriye sınırının öbür tarafında da en az beş milyon kişinin iaşesini sağlıyor. Kanlı rejimin elli yıllık zulüm ve katliamları, Suriye halkını tamamıyla sindirdiği için, bütünlük içinde muhalefet edecek bir gücün teşekkül etmesi fırsatı hiç olmadı. Bu sebepledir ki “Arap Baharı” diye takdim edilen sürecin başından itibaren, rejimle mücadele etmeye çalışan muhalif kesim, beklenen varlığı ne yazık ki gösteremedi.
 
Dünyanın muhatap alacağı, etkili ve en önemlisi de birlik içinde hareket eden bir muhalefet yerine, bölük – pörçük, tecrübesiz, birbiriyle ihtilaflı ve her bir grubun farklı dış odaklar tarafından yönlendirildiği, alabildiğine dağınık malum tablo ortaya çıktı. Hâl böyle olunca, maalesef bir dönem ülkenin yalnızca yüzde 14’üne hükmedebilen Beşar Esad rejimi, dünya tarafından muhatap alınmaya devam etti. İşler bu raddeye gelmişken, yani rejim en zayıf durumda iken, güçlü bir hamle ile kendisini alaşağı edemeyen muhalefet, ne yazık ki fırsatları tamamen kaçırmış oldu…
 
Tahminlerin ve beklentilerin aksine, bunca yıkıma ve savaş suçlarına rağmen, hâlâ daha Beşar Esad iktidarı ayaktadır! Peki, bundan sonrası ne olacaktır? Mevcut durum daha ne kadar sürdürülebilir? Suriye’nin bu hâle gelmesinde hep başrolde olan, ABD, AB, Rusya, İran, S. Arabistan ve diğerleri için, Suriye halkının acıları önemli değil!.. Suriye coğrafyası üzerinde yürütülen siyasi hesaplar belli. Hedef ülkeyi paramparça etmek. Irak’ta olduğu gibi. İsrail Devleti’nin güvenlik garantisi için, etrafında onu tehdit edecek büyüklükte devlet kalmaması lazım!.. Emperyalist güçler şayet başarabilirlerse, Suriye’yi dört parçaya bölmek istiyorlar. Tıpkı 20. asrın başında olduğu gibi…
 
O sebeple Suriye halkının bugün ve bundan sonrası için çok daha dikkatli ve uyanık olması gerekiyor. Eğer geçmişteki hatalar tekrar edilirse, korkarız ki daha feci durumlar husule gelebilir! Apaçık belli, emperyalistler Suriye’de barış istemiyorlar. Onlar kaos, çatışma ve bölünme istiyor. Bunun için de her şeyi yapmaktan geri durmuyorlar. Türkiye bütün olanları doğru değerlendirerek, ülkede kalıcı barış ve uzlaşmanın sağlanması için gayret gösteriyor. Bu samimi gayretin, Suriye’deki muhalefet tarafından yanlış okunmaması lazım. Bazı radikal grupların, bu yönde çok yersiz ve zararlı tepkiler göstermesi onlara hiçbir fayda vermez.
 
Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu’nun “Rejim ile Suriye halkının bir şekilde uzlaştırılması gerekir…” mealindeki açıklamaları, bazı kesimlerce bahane edilerek, Türkiye’ye karşı reaksiyonlara girişildiği görülüyor. İlk günde beri böyle yanlış kurgulanmış, doğru bir maksattan mahrum, sonuçsuz kalmaya mahkûm hareketlerden zinhar kaçınılması gerekiyor. Dışişleri Bakanlığının açıklamasında gayet net biçimde ifade edildiği üzere, Türkiye, sonuna kadar Suriye halkı ile dayanışma içinde kalmaya devam edecektir. Bu da Suriye halkı için en büyük destek ve güvencedir.
 
İran’ın, Rusya’nın ve diğerlerinin ülkede yaptığı tahribat ortada… Suriye halkı, dostunu ve düşmanını yeterince tefrik etmezse vay hâline! Eğer daha fazla acı ve elem istenmiyorsa, bir an evvel kalıcı çözüm için yeni ve etkili teşebbüslerde bulunulmalıdır. Muhalif gruplar kendi içlerindeki pürüzleri bir an evvel giderip esas hedefe kilitlenmelidir. On bir yıldır çekilen acılar, muhalefete bu tecrübeyi kazandırmış olmalı değil mi? Akıl ve mantık bunu söylüyor… Suriye muhalefeti bunca zaman içinde, neden sonuç alamadığını bir kere daha düşünmeli ve kararını da ona göre vermeli. Dikkat, her geçen gün kayıptır!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.